- Vasat duyuyor, vasat düşünüyor, vasat biliyor ve vasat yaşıyoruz
- Yaşamın akıl almaz bir yıkıcılığı var ve biz kendimiz dışında birilerine de güvenmek istiyoruz yaşarken. Bu, yalnızca bilincimizin yol göstericiliğinde ulaştığımız bir nokta değil;duygularımız da böyle bir mahkumiyete gönüllü kılıyor bizi. Çünkü 'tekbaşınalık yükü'nü kaldıramıyoruz. Hayatımızın çoğu zaman sadece seyircisi olabildiğimiz gel-gitlerini 'bizim gibi başkaları'yla paylaşmak istiyoruz. Güvenmek ihtiyacı, geceye ulaşan her günün sonunda içimizi biraz daha dolduruyor. Peki bize engel olan ne? Nasıl oluyor da hissetmeyi bunca istediğimiz bir duygu, bizi bu kadar derinden korkutuyor? Nasıl oluyor da, içimizi böyle geniş bir serinlikle doldurmak varken;yalnızlığın yakıcı ateşiyle çevrelenmekten kaçmıyoruz? Nasıl oluyor da, bütün yolları tutan böyle bir kalabalıkta kimsesiz kalıyoruz? Nasıl oluyor da içimizi dolduran 'güvenme ihtiyacı', en ufak kıpırtıda iliklerimize işleyen bir 'güvenmeme korkusu'na dönüşüveriyor? Nasıl? Ve neden?
- Bu sorular; hayatımızın gölgeli kısımları tarafından kışkırtılan sorular... "Nasıl'lı ve "neden"li bu soruları herkesten çok kendimize soruyoruz. Onlar bizim bumeranglarımız... Cevaplarını kendi hayatımıza dair görüntülerde aramalıyız.
- Her yerimizi kaplayan bu insanlığın hesabını kendi hayatımızdan sormalıyız. Doğru konumlarda durmadığımıza göre, yanlışa doğru yol aldığımızı kabul etmek durumundayız. Doğru duraklara varamayışımızı, yanlış istikamete doğru yürüyor oluşumuza yormalıyız.
- Eksik kalmanın, eksik yaşamaktan doğan bir bedel olduğunu kavramalıyız. Güvenememe korkusunun, güvenilir olmama durumuyla yakından ilgisi olduğunun bilincine varmalıyız.
- Bir dağ başında koyunlarıyla söyleşen çobanın yalana ihtiyacı yoktur. Yalan, iki insanın yanyana geldiği yerde başlar. Oysa biz, iki insan arasındaki doğruyu tesis etmekle görevlendik
- Hesap yapmayı, hesap makinalarına bırakmanın büyük bir fazilet olduğunu düşünüyorum.Bir dağ başında koyunlarıyla söyleşen çobanın yalana ihtiyacı yoktur.Yalan, iki insanın yanyana geldiği yerde başlar.Oysa biz, iki insan arasındaki doğruyu tesis etmekle görevlendik.Herbirimizin içinde bir dağbaşı,her dağbaşında yalnız bir çoban,her çobanda bir yürek barınmalı bu yüzden.Ancak hayırla başlayanın hayırla neticelenebileceğini unutmayalım...
- Dışardan bakılınca durgun akıyorum. İçeriden bakılınca akıntının yedi sülalesini önüme katıyorum.
- Hangi sertlik, ölmekte olan bir çocuğun gözlerine dayanabilir?
- Her sabah kalkıp deli gömleklerini hayat diye geçiriyoruz sırtımıza.