Jean Dominique Bauby, Fransa'nın ünlü gazetecilerinden biriydi.
...
Bir damar hastalığından komaya girdiğinde Elle dergisinin redaktörlüğünü yapıyordu.
Üç hafta sonra komadan çıkmayı başardı, ama artık felçliydi.
Tıpta onun durumuna ?Kilitlenme Sendromu? deniyordu; bilinç, sindirim sistemi ve kalp çalışıyor, ancak beyin vücudun hiçbir bölgesine hareket emrini vermiyordu.
Doktorlar Bauby için bunun bir istisnası olduğunu keşfettiler; sol gözkapağını hareket ettirebiliyordu.
Sol gözkapağı Bauby için dünyayla ilişki kurabileceği son pencereydi.
Bir ortofoni (doğru heceleme) uzmanı hemen "duruma özel" bir alfabe hazırladı.
Bauby bu alfabe sayesinde göz kırpışlarıyla harfleri seçiyor, cümleler kurabiliyordu.
?Ağzımda iri kestaneler var? demişti mesela gözkapağıyla, felcin engelleyemediği acılarını anlatmak için.
Cümlelerinden yazıya duyduğu özlem sızmaya başladı kısa zamanda.
Hemen bir bayan yardımcı bulundu kendisine.
Bauby sabahın dördünde uyanıyor, yazdıracaklarını kafasında sıraya sokuyor ve yardımcısı geldikten sonra da dikte ettirmeye başlıyordu.
Bu hummalı ve meşakkatli (mide sondasıyla besleniyordu ve soluk borusuna nefes alabilmesi için şırınga takılmıştı) çalışmanın sonucunda 150 sayfalık bir kitap ortaya çıktı.
Tam 200 bin defa kırpmıştı sol gözkapağını Bauby.
Kitabın adı her şeyi özetliyordu bir bakıma:
?Dalgıç Elbisesi ve Kelebek?
?Bir kelebek gibi, kozasından sıyrılarak bugünün ve geçmişin mukayesesini yapıyordu? Bauby, ?kıpırtısız ama şuurlu? haliyle yazdığı otobiyografisinde.
?Yazdıkları, iyi giden, sonra kötüleşen ve çığırından çıkan bir hayat üzerine düşüncelerdi. Dalgıç elbisesi izole olma halini, dipsiz bir girdapta kaybolma korkusunu, canlı ya da ölü bütün vücuda solmadan, uhrevi hayatı yakalayamama endişesini anlatıyordu. Ya kelebek? Bu, günışığına yükselmesi için dalgıca yardım eden kanatlardı; kitabı yaratan, zamanı bozan, özlem, heyecan ve umuda biçim verecek "kutsal kelimeler"di??
Kitabın yayınlanmasından dört gün sonra, ikinci projesi ?Monte Kristo Kontesi?ni yazamadan öldü Bauby.
Basına hastalanmadan önce çekilmiş bir fotoğrafından başka hiçbir 'sır'rını vermedi dostları.
Belki de 150 sayfa boyunca kırpılan bir gözkapağından ibaret kalmasını istediler.
Jean Dominique Baubynin 45 yıl süren ve 200 bin kez göz kırparak ifadelendirdiği çarpıcı hayat hikayesi böyle bir finalle sonuçlandı.
Hayatı yaşamak ve yaşayamamak arasında şekillenen böyle bir anlamlandırma çabasına saygı duymak gerek.
Jean Dominique Bauby inanılmaz çabasıyla bunu hak ediyor.
Bize gelince; vücudunun her zerresi tıkır tıkır çalışan insanlar olarak, hayatımızı ve dünyayı anlamlandırmak konusunda içine düştüğümüz gevşeklik kuyusuna mazeretler aramak yarışındayız sadece.
Tıpta bizim yaşadığımız felce ne ad veriliyor bilmiyorum; ama bildiğim, Bauby'nin sadece sol gözkapağı ile yaşamanın hakkını bizden fazla verebildiğidir. (13)