- Hayatlarımızı, başka hiçbir şeyi göremeyecek kadar büyütmekten vazgeçmeliyiz. "Kendimiz için istediğimizi başkaları için de istemek" inceliğini vazgeçilmez bir ilke olarak içselleştirmeliyiz. İnsanlar için kaygılanmak, ruhumuza işleyen bir alışkanlığa dönüşebilmeli. Güvenme başarısı, güvenilir olma hassasiyetinin doğal bir sonucu olarak onur çetelelerimize yazılmalı. (S. 71-72)
- Yan yanayız. Yalnız... Ve dünyanın ortasında... ... Kalabalıktan örülmüş bir dairedeyiz. El yordamımız, kıpırdayan her şeyi çeperlerinden tanımakla dolduruyor vaktini. Körlüğü tutkulu bir gayretle bütün vadilere yayıyoruz. (S. 73)
- Konuşuyor, duymuyoruz. Duyuyor, konuşmuyoruz. Yanyanayız. Konuşkanız. Ve ıssız... ... Bütün dalgalara dayanacak denli yalçın zannediyoruz göğsümüzü. Bütün rüzgarlara karşı duracak kadar sağlam bastığımızı düşünüyoruz toprağa. Bütün acılara yetecek sabrı kendimizle birlikte büyüttüğümüz öngörüyoruz. Oysa gerçek kurgusundan şaşmıyor. Yakamozlar doğuyor, kınlıyor ışıklarımız. Fırtınalar kopuyor, sönüyor ocaklarımız. Sabrımız eriyor, kırılıyor hayallerimiz. Menzil dayanmıyor düşüşümüze. Yaşadıkça örseleniyor, örselendikçe eskiyoruz. Yan yanayız. Alabildiğine cesur... Ve kırılganız. (S. 74-75)
- Bir hayata zorlanıyoruz. Hayatın tekdüze ritmine ve kalabalıklardan biri olma basitliğine isyan ettiğini söyleyen insanlar olarak bizler, ciddi yanlışlarla mücadele etmek durumundayız. Oysa "biz" diyerek bütünlediğimiz kavramın içine sığamadığımızın, onu sağa sola çekiştirerek sancılı bir gerilim oluşturduğumuzun farkında değiliz. (S. 77)
- 'Aynı'laşmanın erdemleştiği tek meşru konumun yüce yaradanın huzuru olduğu anlaşılıyor. O'nun huzurunda çöldeki kum taneleri kadar 'aynı'laşan bilinç sahiplerinin; her gün kozalarını yırtarak dünyaya yayılan renk renk kelebekler arasından çıktığı derin bakan gözlerce fark ediliyor. (S. 80)
- Sayısal ifadelerin, matematiksel formüllerin giremediği kapıların ardında başlar hayat.
- Her insan, hem kendi başına ciltlere sığmayan bir roman, hem de insanlık kitabının sararıp solmaya aday bir sayfasıdır.
- Yabancı bir ülkede, daha önce hiç gelmediğimiz bir yerdeyiz. Belli ki bir savaş kaybetmişiz. Belli ki en savunduğumuz yerlerimizden bile yaralamışlar tedbirsiz bedenimizi. Belli ki yenilgiyi kabul edecek kadar cesaretimiz yok. Belli ki her şeyi kendimizle birlikte eskitmek istiyoruz. Ve belli ki bütün yenilgilerin başlangıçlara açılan bir kapı olduğundan haberimiz yok.
- Küçük bir mola vermeli ve düşünmeliyiz. Bu başdöndürücü hızla nereye koştuğumuzun cevabını bulmalıyız. Kazandıklarımızla eksilttiklerimiz arasındaki uçurumu dengelemeliyiz. Körlükten, sağırlıktan, yüreksizlikten kurtulmalıyız. Dillerimizi zehirli yılanlar olmaktan alıkoymalıyız. Korkmamalı, karanlık yüzlerimizi tanımaktan kaçınmamalıyız.
- Keşke bunca halısı, avizesi olan, boyalı ve beton camiler yapıp duracağımıza, bir tek Küba Mescidi aramakla geçirseydik ömrümüzü. Keşke kafamızdaki bütün naylon devrimleri yıkan bir ruh devrimi yapabilseydik. Keşke şu modern fısıltıyı tesbih edebilseydik dilimize. ''Biz kimiz?. Neredeyiz?''