- Peki öyleyse, ellerini ılıman iklimlerin uysal denizleri gibi ser masamın üstüne. Farzet ki titriyorum, farzet ki titresinler. Kimi şaire gül, kimine karanfil görünür ellerinde yüzdürdüğüm hiç bilinmeyenli denklem.
- Sıradan bir gevezelik yapacaksanız, bunun sıradan bir gevezelik olduğunu belli ediyorum. Sözün de bir yüreği olsun, çarpıntısı duyulsun istiyorum. (S. 52-53)
- Herkesi kendi kendisiyle konuşmaya çağırıyorum. Herkesi yediği lokmanın muhasebesi ile başbaşa bırakıyorum. (S. 54)
- (...)benim uzun kış gecelerinde yorganı yüzüme çekip gizli gizli ağladığımı görmüyor. (...)benim çocuk ruhumda meydana getirdiği yıkımı bilmiyor. (...)Hayatın içinde kayboluyorum.
- Herşey birden duruyor. Hikayeler kararıyor. Işıklar sönüyor. Hayat çekiliyor.
- ...yaşamak üzerine bildiklerimiz, ölümün her zaman yeni bir şey olduğu gerçeğini değiştirmiyor.
- Zamanla değişmeyen ne kadar az şey kaldı hayatımızda.
- Kendime söylüyorum ne söylüyorsam... Kelimelerin anlamlara yetmediğini... İnsanların hayatlarını dolduramadığını... Sözlerin yüreklere dokunamadığını...
- İçimizi de gösteren fotoğraflar çekilebilir mi sanıyorsun!
- Sen rüzgarlarda titreyen bir rüzgar gülü olmaktan başka nesin?(...)Ne demeye kendine kıymet biçiyorsun!