- Çünkü her soluş merhamet uyandırıyor çünkü merhametti ona önceden rengi veren de
- Hüsnü Yusuf o Hüsnü Yusuf'tu ki yanı başına Yalnızca en gerekli şey konulmuştu Ne duygu, ne ihtiras, ne düşünce, ne mükemmel bir mantık Derinlikti Yusuf'u güzel kılan Gerçekte Adem soyuna ait olmayan Ve sanki bir yeminle onlara hep bağlı kalan. Derinlik. Derinlikti Yusuf'la var oluşun bağını kuran Bu çocuğun yüzünden başka yüzlere yansıyan şey O bir engin ezinti, bir terennüm gibi devam Diyordu devam etsin devam etse gerek Derinlikten cayılmasın Kopsun kıyamet
- İnsan dedikleri bu nankör, kan dökücü, cimri, unutkan.
- Güzel;ama bir pürüz var Güzel; ama kimbilir başıma ne bela açar Güzel;ama daha temiz olabilirdi.
- Dünyaya bakmayı aşıp dünyayı görme noktasına ulaştığımızda neye talip olmamız gerektiğini anlarız.
- Size huzur verdim diyenler bizden ne aldıklarını söylesinler.
- Biz İslam'ın hayatiyetine bağlanmaz isek Allah bu bağı ika edecek yeni Müslümanlar halkeder.
- Özetle denilebilir ki İslâm'ı kavrama, onu yaşama ve ondan kendi adına, insanlık adına hayır umma hususlarının birbirinden ayrılmayan tecrübeler olduğu anlaşılmadıkça esasa yaklaşılamaz. 24.sayfa
- Nitekim, Huzeyfe b. el-Yeman, çarpıcı bir açıklıkla konuyu dile getiriyor: ?Kim bir kötülüğe eli, dili ve kalbi ile engel olursa vazifesini yapmış olur. Müslümanlardan kim de kötülüğe kalbi ve dili ile engel olup eli ile (kuvvetle) engel olmazsa hakikatten bir bölümünü terk etmiş olur. Yine müslümanlardan kim bir kötülüğü sadece kalben tenkid ederse, hakikatin iki şubesini terk etmiş olur. Müslümanlardan kim bir kötülüğü kalbi ve dili ile düzeltmeye gayret etmezse, işte o yaşayan bir ölüdür.? 27. sayfa
- Ama Kur'ân ve Sünnet'e mutlak egemenlik tanımakta aşırı titizlik gösteren müslümanın, aklî bir uzlaşmaya yanaşmadığını anlamamız kolaydır. Kur'ân ve Sünnet'e olan tavizsiz bağlılık, müslümanı hem tarihe hamasî bir bağlılıktan alıkoyuyor hem de içinde yaşadığı toplumun gayri İslâmî değerlerine karşı durmaya zorluyor. Müslüman sahib olduğu bu bilinçle bir bakıma dünyadan yalıtılmış oluyor. Kafasında, yüreğinde ve kulluk görevlerini imkanlar oranında yerine getiren davranışlarında zamanın ve yerin kayıtlarından bağımsız oluyor. İşte bu müslümanın yeryüzünde soyut bir varlık olarak kalma tehlikesi vardır. Çünkü takipçi olduğu mutlak ilkelerin yüksek seviyede ?müşahhas? hale gelmesi toplum tarafından imkânsızlaştırılmıştır. Oysa İslâm ?mücerret? ahlâk kuralları halinde değil, alabildiğine hayatın içinde kavranılan ve hayatın ?somutluğu? aracılığıyla ?soyut? vasfı anlaşılabilen bir düşünce ve davranış düzenini öngörür. 32 ve 33. sayfa