- hayat sayıklama içinde yaratılır ve sıkıntı içinde dağılır. (sf.18)
- hiçlik karşısında her kelimeyle bir zafer kazansak bile, onun zorbalığından daha da fazla maruz kalmamıza yol açar bu. etrafımıza saçtığımız kelimeler oranında ölürüz... konuşanların sırrı yoktur. ve hepimiz konuşuruz. kendimzie ihanet eder, kalbimizi teşhir ederiz; her birimiz dile gelmezliğin celladıyızdır; her birimiz sırları, en başta da kendi sırlarımızı yok etmek için yırtınırız. (sf.20/21)
- insan, aktarılamayan kelam'ın sonsuz vecdi içinde yalnızca kendini dinlemeliydi; ... hayat, koordinatları belli olmayan bir alan üzerinde koparılan patırtıdır; evren ise, sara hastalığına yakalanmış bir geometri... (sf.21)
- hayatla dolup taştığı için, şeytan'ın hiçbir sunağı yoktur: insan kendini şeytan'da çok fazla bulduğu için o'na tapamaz; ondan bilerek nefret eder; kendinden yüz çevirir ve tanrı'nın yoksul vasıflarını ayakta tutar. ama şeytan bundan şikayetçi değildir ve bir din kurmaya hiç heveslenmez: zayıflamamasını ve unutulmamasını temin etmek için burada değil miyiz biz? (sf.25)
- (sf.26)
- ''her bir dakikamın elli dokuz saniyesi,'' diye söylendim sokaklarda, ''acıya ya da... acı fikrine vakfedilmiş. keşke bir taş olabilseydim! 'yürek': bütün azapların kökeni... nesneye imreniyorum... maddenin ve donukluğun lütfuna... küçük bir sineğin gelgiti bana kıyamet bir iş gibi görünüyor. kendinden çıkmak günah işlemektir. rüzgar, havanın çılgınlığı! müzik, sessizliğin çılgınlığı! bu dünya hayatın önünde pes ederek hiçliğe karşı kusur işlemiştir... hareketten ve rüyalarımdan istifa ediyorum. namevcudiyet! tek zaferim sen olacaksın... (sf.27)
- tarihte muteber bir hedef bulan hiç kimse çıkmamıştır; ama herkes bir öneride bulunmuştur; ve bu o kadar birbirinden ayrı ve acaip bir hedef bolluğudur ki ereklik fikri geçersizleşmiş ve zihnin ucuz bir malı gibi yitip gitmiştir. (sf.29)
- lanetlenme karşısında uysal olan bizler, acı çektiğimiz ölçüde var oluruz - bir ruh, sadece üzerine aldığı tahammül edilmez şeyler'in miktarıyla büyür ve telef olur. (sf.31)
- bir halkın ifade edebileceklerinin ancak tarihi bir değeri vardır: oluş içindeki başarısıdır bu; fakat ifade edemediği şey, ebediyet içindeki mağlubiyeti, kendi kendine karşın duyduğu meyvasız susamışlıktır: kendini ifade etmeye çabalarken tükenmesidir. bu çabası sırasında güçsüz düştüğünde, ifadesinin yerini bazı sözcüklerle -söylenemeyen imalarla- doldurur. (sf.33)
- fransa'da bulaşıcı olan tek şey zihin açıklığıdır; aldanmaktan, ne olursa olsun bir şeye kurban olmaktan nefret etmedir. (sf.34)