Çare bulma saplantısı bir uygarlığın sonunun belirtisidir; selamet arayışı da bir felsefenin sonunun...
Omuzlarımızın ve düşüncelerimizin üzerinde ağır yüklerle bir hapishanede doğmuşuz; kesip atma imkanı bizi bir sonraki gün yeniden başlamaya teşvik etmese, tek bir günün bile sonunu getiremezdik...
Dinlerin kendi elimizle ölmeyi yasaklamalarının nedeni, bunda, tapınakları ve tanrıları aşağılayan bir itaatsizlik örneği görmeleridir.
Bütün hakikatler bize karşıdır. Ama yaşamaya devam ederiz, çünkü onları oldukları gibi kabulleniriz, çünkü onlardan sonuç çıkarmayı reddederiz.
Karıncalar ve arılardan daha telaşlıyızdır. Halbuki bir karınca, bir arı -bir fikrin mucizesi ya da bir tekillik eğilimiyle- yuva veya kovanında tecrit olabilseydi, zahmetlerinin manzarasını dışarıdan seyretseydi, gayretinde hala inat eder miydi?
Boşluk korkusu hazza dönüştüğünde, güneşin aksi yönünde ilerlemek ne şanstır!
Hayat her an çürümekte olandır; tekdüze bir ışık kaybı, gecenin içinde yavan bir dağılmadır; asasız, halesiz, aylasız...
Eğer düşüncede öldürdüklerimiz hakikaten yok olsalardı, yeryüzünde insan kalmazdı. İçimizde çekingen bir cellat, hayata geçmemiş bir katil taşırız.
Bir gün bir adam onu zengince döşenmiş bir eve soktu ve şöyle dedi: 'Sakın yerlere tükürme.' Canı tükürmek isteyen Diogenes, adamın suratına bir balgam attı ve ona, bulduğu tek pis yerin orası olduğunu ve oraya tükürdüğünü haykırdı. (Diogenes Laertios)
Birkaç eksiksiz melankoli örneği ve bir kaç benzersiz intihar dışında, insanlar, tarihi ve tarihin yüz buruşturmalarını doğurmak için tıka basa alyuvarlarla doldurulmuş kuklalardır.
Italo Calvino
Olivia Cunning
Daniel Klein
Doğuş Kökarttı
Samiha Ayverdi
Ceyhun Yılmaz
Pearl S. Buck
Etgar Keret
Sylvia Plath
Reşat Nuri Güntekin