- Gökyüzü, derinliklerinin görülmesini ister ve bunu şimşeklerle anımsatır...
- İnsanı sevindiren her gelişme, içerisinde başkalarının boğulmasına yol açacak yeni daralmayı da barındırır.
- Kien, kendini bildi bileli uzun boylu ve adamakıllı zayıftı. Yüzünüyse yalnızca kitapçı vitrinlerindeki yansılardan üstünkörü biliyordu. Aynası yoktu evinde. Kitaplardan ayna koyacak yer kalmamıştı.
- Bilim ve hakikat, eşanlamlı kavramlardı onun düşüncesinde. Kişi, öteki insanlardan uzaklaştığı oranda hakikate yaklaşırdı. Günlük yaşam, yalanlardan kurulu yüzeysel bir düzendi.
- Karşılığında para aldığı takdirde, işinin verdiği zevki yitirecekti. Nacizane fikrine göre, ortaöğretimde ders vermekle görevlendirilmiş ve yaratıcılık yeteneğinden yoksun kişiler, üniversite kürsülerinin başına getirilmeli, böylelikle gerçek bilim adamlarının kendilerini tümüyle yaratıcı çalışmalara adayabilmeleri sağlanmalıydı.
- Bitirip bir yana bıraktığı her sayfa, görme gücünün bir parçasını alıp götürüyordu. Köpeklerin ömrü kısa olurdu, okumasını da bilmezlerdi. Bundan ötürü de körlere gözleriyle yardım ederlerdi. Gözlerinin değerini bilmeyen insan köpeklerin yol göstericiliğini hak etmiş sayılırdı.
- Öğretmenim, her gün gündüzleri üç bin, akşamları da bin harf yazmamı buyurmuştu. Kısa kış günlerinde güneş erken battığından, görevimi tamamlayamazdım. Yazı yazdığım küçük kuru tahtamı batıya bakan verandaya götürür yazımı orada bitirirdim. Akşamları, ilerlemiş saatlerde, yazdıklarımı gözden geçirirken artık yorgunlukla savaşamaz olurdum. Bu yüzden su dolu iki kovayı yanıma almaya başladım. Çok uyku bastığında giysilerimi çıkarır ve kovanın birini tepemden aşağı boca ederdim. Sonra giyinmeksizin yine çalışmaya koyulurdum. Biraz sonra ısınıp yine uykum gelince, bu kez ikinci kovayı kullanırdım. Bu yöntemin yardımıyla hemen her zaman ödevlerimi zamanında bitirmeyi başardım. O kış dokuz yaşıma bastım. Kien, coşku ve hayranlıkla kitabı kapadı. "İşte böyle çalışırlarmış bir zamanlar. Size okuduğum, Japon bilgini Arai Hakuseki'nin gençlik anılarından bir parçaydı."
- Bir düş, tek tek öğelerine ayrıldığında, gücünü yitirir.
- Ne var ki roman okumak hiçbir ruhu zenginleştirmezdi. Romandan belki alınan zevk için ödenen bedel, pek yüksek olurdu; en üstün kişilikleri bile bozardı romanlar. Romanlar sayesinde insan, kendini her türlü insanla özdeşleştirmeyi öğreniyordu. Değişiklikten zevk almaya başlıyordu. Kişilikler parça parça çözülüp hoşa giden kahramanların kalıbına giriyordu. Her görüş açısı savunulabilir oluyordu. Okur, gönüllü olarak kendini yabancı hedeflerin akışına bırakıyor, bu yüzden uzunca bir süre için kendi hedeflerini gözden yitiriyordu. Romanlar, yazarlık yapan bir oyuncunun okurlarının bir bütün oluşturan kişiliklerine batırdığı kamalardı. Oyuncu, kamanın gücünü ve karşılaşacağı direnci iyi hesaplayabildiği oranda hedef aldığı kişiyi parçalayabiliyordu. Devlet, romanları yasak etmeliydi.
- On beş yaşındayken iradem öğrenmeye yönelikti. Otuzuma geldiğimde, yolumu saptamıştım. Kırkımda artık kuşku diye bir şey kalmamıştı içimde, kulaklarım ise ancak altmışımda açıldı.