- Bir insanın ne kadar bilge olabileceği, bilmek ile bilmemek arasındaki dengeden bağımlıdır. Bilmemek, bilmekten ötürü yoksullaşmamalıdır.
- En çok toplara hedef olmak için dizilmiş tahta figürlere benziyoruz. Aileler içerisinde diziyorlar bizi, yaklaşık dokuz adet(?). Kısa boylarımız ve tahtadan bedenlerimizle öylece duruyoruz, öteki figürlerle ne yapacağımızı bilemiyoruz. Bizi devirmesi öngörülen darbenin yolu çoktan hazırlanmış; aptal aptal bekliyoruz; devrilirken öteki figürlerden olabildiğince fazlasını da beraberimizde sürükleriz, onlara ilettiğimiz darbe, kısacık bir ömürde onlara layık gördüğümüz tek dokunma biçimidir. Bizi yeniden dikecekleri. Öyle olsa bile, yeni yaşamımızda eskiden ne idiysek, yine oyuzdur, yalnızca aile içerisindeki dokuz arasında yerimiz, değişmiştir; aslına bakarsanız bu bile her zaman olmaz, tahtadan bedenlerimizle ve aptal aptal, yine o eski darbeyi beklemeye koyuluruz.
- Bir insanın sevgisini yıkabilmek yıllar alır; ama hiçbir yaşam, bir cinayetten de beter olan bu cinayete yakınabilecek kadar uzun değildir.
- İnsanlar öldükten sonra damarlarında akmış kanın her damlası değer kazanıyor.
- Savaş'ta insanlar, sanki her biri bütün atalarının ölümünün öcünü almakla yükümlüymüşçesine ve sanki bu atalardan hiçbiri doğal bir ölümle ölmemiş gibi davranırlar.
- Yaşamak ve yargılamak arasındaki fark, soluk almak ve ısırmak arasındaki fark gibidir.
- İnsanın kendi gibi olanların yaşamlarına ait sıradan haberlere gereksinimi var, sadece kendi aczinden kaynaklanma düş kırıklığının öldürücü iğnesini kırmak için olsa bile.
- Hakikat, rüzgarda dalgalanan başaklardan oluşma bir deniz gibidir; bir devinim olarak duyumsanmak, bir soluk gibi içe çekilmek ister. Gerçek, ancak onu duyumsamayan ve solumayan için bir kayadır; böyle biri de kafasını ona çarpıp kanatmalıdır.
- Not edilen her şey, ne denli çaresizlikten kaynaklanmış olursa olsun, hala ufacık bir umut tanesi içerir.
- İnsanoğlunun duyguları arasında hiçbirisi, insanın kendisi için sevilmesi umudu kadar güzel ve umutsuz değil.