- Wang Çung: ' insanlar hastalandıklarında ve ölümün eşiğine geldiklerinde, delilere çok benzerler' der.
- Duygu belleği diyebileceğim bellek, sanatçı kişide vardır. Evrensel insan, ancak bu ikisinin, yani duygu belleği ile seninkisi gibi akıl belleğinin bir araya gelmesiyle oluşur.
- Kişilikli insanlar da dürüstlüklerini kendilerine karşı kanıtlamak için dolambaçlı yollara başvururlar.
- Bilgiçlik taslayanların beyinlerindeki hastalıkları iyileştirmek kolaydı. Mantığın aşırı zorlanması sonucu ortaya çıkan bu hastalıklar, yine mantık yoluyla iyileştirilebilirdi.
- ... roman okumak hiçbir ruhu zenginleştirmezdi. Romandan belki alınan zevk için ödenen bedel, pek yüksek olurdu; en üstün kişilikleri bile bozardı romanlar. Romanlar sayesinde insan, kendini her türlü insanla özdeşleştirmeyi öğreniyordu. Değişiklikten zevk almaya başlıyordu. Kişilikler parça parça çözülüp, hoşa giden kahramanların kalıbına giriyordu. Her görüş açısı savunulabilir oluyordu. Okur, gönüllü olarak kendini yabancı hedeflerin akışına bırakıyor, bu yüzden uzunca bir süre için kendi hedeflerini gözden yitiriyordu. Romanlar, yazarlık yapan bir oyuncunun, okurlarının bir bütün oluşturan kişiliklerine batırdığı kamalardı. Oyuncu, kamanın gücünü ve karşılaşacağı direnci iyi hesaplayabildiği oranda hedef aldığı kişiyi parçalayabiliyordu. Devlet, romanları yasak etmeliydi.
- ... sokaklarda ya da kitapçı dükkânlarında söyledikleri mantıklı cümlelerle onu şaşırtan barbarlara rastladığı da oluyordu. Böyle durumlarda kitlelere yönelik nefretine ters düşebilecek izlenimleri silmek amacıyla küçük bir hesap çıkarırdı. Bu herif günde kaç sözcük konuşur? diye sorardı kendi kendine. Herhalde en azından on bin. Bu on binden ancak üçü bir anlam taşıyabilir. Ben de rastlantı sonucu yalnızca bu üç sözcüğü duydum. Her gün kafasından geçen, düşündüğü, fakat söylemediği yüz binlerce sözcüğün ne denli saçma olduğu ise yüzünden okunabiliyor, neyse ki insan işitmiyor bunları.
- ... yaşı daha altmışa gelmemişti. Gelseydi, biraz çevresine kulak verecekti hiç kuşkusuz. Verecekti ama dinlemeye değer biri de var mıydı çevresinde?
- Bir bilginin güçlü olan yanı, tüm kuşkularını kendi uzmanlık alanında toplayabilme yeteneğiydi.
- Körlük, zamanı ve mekânı alt etmeye yarayan bir silahtır; varlığımız tek dayanağını duyularımızla, gerek yapıları, gerekse kapsamları bakımından pek yetersiz olan duyularımızla kavradığımız birkaç kırıntının dışında, sonsuzluğa dek uzanıp giden bir körlükte bulur. Evrende egemen olan kuram, körlüktür. Körlük, birbirlerini görmeleri halinde beraberlikleri düşünülemeyecek nesnelerin ve yaratıkların yan yana bulunabilmelerine olanak tanır. Zamanın artık çekilmez olduğu, taşınması olanaksız bir yüke dönüştüğü noktada koparılabilmesi, ancak körlüğün yardımıyla düşünülebilir.
- Esse percipi, yani var olmak, algılanmak demekti; algılanmayan bir nesnenin varlığından söz edebilme olanağı yoktu.