- Gerçek ile gerçek olmayanı henüz ayırabilen kişi, tinsel güçlerinden emin olabilir. Bu denli güç koşullar altında kazanılabilen bir güvence ise varlığını sonsuza dek sürdürür.
- İnsan adını koyabildiği anda, nesneler tehlikeli büyülerini yitiriyordu. İlkel insan, her şeyin ve herkesin adını yanlış koyardı. Bu yüzden de çevresi korkunç bir büyü zinciriyle sarılıydı, tehlikede olmadığı yer ve zaman yoktu.
- Bilim, bizi hurafe ve boş inançlardan kurtardı. Bilim her zaman aynı adları kullanır, daha çok Latince ve Yunanca adları yeğler, böylece de gerçek nesneleri gösterir.
- Bizler, nasırlaşmış akıllarımızın üstünde, cimrilerin paralarının üstüne oturmaları gibi oturuyoruz. Bizim düşündüğümüz anlamda akıl, bir yanlış anlamadan başka bir şey değil. Eğer salt düşünce düzeyinde sürdürülebilen bir yaşam varsa böyle bir yaşam sürdürebilen tek insan şu karşınızda gördüğünüz delidir! (494)
- Tarihin çok daha derinlerde yatan ve çok daha özgün nitelikteki itici gücünden, başka deyişle insanların daha yüksek bir hayvan türü olan kitle ile birleşmek ve bu kitle içerisinde kendilerini, sanki tek bir insan bile hiç yaşamamışçasına yitirmek içgüdülerinden haberleri yoktu. Çünkü okumuş kişilerdi; okumuşluk ise bireyin kendi içindeki kitleye karşı kullandığı bir güvenlik kuşağıydı.
- Adına yaşam kavgası denen kavgayı, karnımızı doyurmak ve sevebilmek uğruna olduğu kadar, içimizdeki kitleyi öldürmek uğruna da veririz. Kimi koşullar altında bu kitle, bireyi bencillikten tümüyle uzak, dahası kendi yararlarına aykırı davranışlara dek götürebilir. "İnsanlık", bir kavram olarak bulunmazdan ve sulandırılmazdan çok önce, kitle olarak vardı. Bu kitle vahşi, coşkun, kocaman ve sımsıcak bir hayvan gibi hepimizin içinde, anasal etkilerin uzanabildiğinden çok, çok daha derinlerde bir anafor gibi kaynar.
- Sayısız insan, içindeki kitle çok güçlü olduğundan ve doyuma erişemediğinden delirmekteydi.
- Kişiliğiyle, oyuncu kavramının tam karşıtını simgelemekteydi; yalnızca o, yalnızca kendisi vardı. Başkaları karşısında bölünecek yerde, dış görünüşleriyle algıladığı başkalarını değerlendirmek için ölçüt olarak kendisini kullanırdı; kendi kendisini de salt dışardan ve kafasının aracılığıyla tanımaktaydı.
- Duyarlı bir insan açısından her karşılaşma, duyguların ve anıların uyanmasına yol açtığından, yararlı ya da zararlı olur. Tutkusuz insanlar ise gezici kalıplardan farksızdırlar, ne dolabilirler, ne de taşabilirler; donmuş kaleler gibi yeryüzünde gezinir dururlar.
- ... insan dediğin, bir sürü zayıf noktalardan oluşma bir yaratıktır; ona 'sevgili dostum' ve 'kardeşim' diyorsun; yumuşuyor, önce sana, sonra kendine saygı duyuyor.