- Bir başka yolu: Adamın değer yargılarını öldür. Büyüklük denilen şeyi tanıma ya da ona ulaşma kapasitesini öldür. Büyük insanlar yönetilemez. Biz büyük adam falan istemiyoruz. Ama büyüklük kavramını inkar etme. Onu içinden yık. Büyük olan şey nadir ortaya çıkan, zor elde edilen, istisna olan şeydir. Öyle standartlar koy ki, onlara herkes ulaşabilsin. En sıradan olanı da. O zaman bütün insanların, büyük ya da küçük herkesin içindeki başarma çabasını öldürürsün. Daha iyiye gitme, mükemmele ulaşma, kusursuzluğa varma hevesini öldürürsün. Büyük anıtları yıkmaya kalkma. O zaman büyük anıtlar zaten kalmaz.
- İnsan yarı iyi ya da yarı dürüst olamaz. Kişilik bütünlüğünü sürdürmek zor bir savaştır. Kendi içinin yozlaşmış olduğunu bile bile böyle bir şeyi sürdürmeye neden uğraşsın? Ruhu o zaman kendine saygı duymayı bırakır. Artık elindedir o adam, söz dinleyecektir. Memnun olacaktır söz dinlediğine. Çünkü kendine güvenemez. Güvensiz hisseder. Kirli hisseder.
- Adamın kendini küçük hissetmesini sağla. Suçlu hissetsin kendini. Umutlarını ve kişiliğindeki dürüstlüğü öldür. Zor iştir bu. Aranızdaki en kötüler bile, hep kendi çarpık görünüşüne göre bir ideal seçmiştir; ona ulaşmaya çalışmaktadır. Bir iç yozlaşmışlıkla öldür dürüstlüğü. Onu kendine karşı kullan. Topyekun dürüstlüğü yok edecek bir amaca yönelt. Benliğini sil diye öğütler ver. ?Başkaları için yaşamalısın? de ona. En önemli şey hayırsever olup, bağışlar, yardımlar yapmaktır, kendinden vermektir de. Bunu tam anlamıyla hiç kimse yapamamıştır, yapamayacaktır da. Ama neler sağlayacağını görebiliyor musun? O adam, kendine en soylu sevap olarak kabul ettiği şeyle asla ulaşamayacağını hemen görecektir. O zaman suçluluk duyacak, kendini günahkar hissedecek, değersiz biri olduğuna inanacaktır. En yüce ideal onun ulaşamayacağı bir yerde olunca, bu sefer tüm ideallerinden, tüm umutlarından, tüm öz değer inancından vazgeçecektir. Yapamadığı şeyi başkalarına öğütleme zorunluluğu duyacaktır.
- Hangi ahlak sistemi fedakârlık öğütlüyorsa, sonunda bir süper güç haline gelmiş, milyonları yönetmiştir. Tabii üstünü biraz süslemek gerek. İnsanlara, kendilerini mutlu eden her şeyi feda ettikleri zaman, daha yüce bir mutluluğa ulaşacaklarını söylemek zorundasın. Bu konuda daha fazla açık seçik olman de gerekmez. Koca koca anlamı belirsiz kelimeler kullan. ?Evrensel Uyum? ?Ebedi Ruh ?İlahi Amaç? ?Nirvana? ?Cennet? ?Irksal Üstünlük? ?Proletarya Diktatörlüğü?. Yöntemlerin en eskisi budur. Bu oyun yüzyıllardır oynanıyor, insanlar da hala yutuyor. Oysa sınaması öyle kolay ki! Kendine peygamber diyenlerin ne söylediğine kulak kabart. Eğer fedakârlıktan söz ediyorsa, hemen kaç oradan. Ortada fedakârlık oldu mu, mantıksal olarak, feda edilen o şeyleri toplayacak birilerinin de olacağı kesin zaten. Hizmet varsa, hizmet edilen birileri var demektir. Sana fedakârlıktan söz eden adam, aslında kölelerle efendilerden söz ediyor demektir. Kendisi efendi olmak niyetindedir.
- İnsanların kendilerini senden korumak için bir silahı var: Mantık. Bu yüzden, onu onların elinden mutlaka alman şart. Mantık kötüdür deme sakın. Bazıları onu da yapacak kadar ileri gitmiş, beklenmedik başarılara da ulaşmışlardır gerçi. Ama sen mantık sınırlıdır de yeter. Onun daha üstünde başka şeyler var, de. Nedir? O konuda pek açık seçik olmasan da olur. Alan nasılsa geniş. Bir yığın şey bulabilirsin. İçgüdü dersin. Duygu dersin. Vahiy dersin. İlahi sezgi dersin. Diyalektik Materyalizm dersin. Eğer bir yerde yakayı ele verirsen, birisi sana, doktrinin mantıksız derse, ona da hazırsın demektir böylelikle. ?Mantığın ötesinde başka şeyler var? dersin ona. ?Düşünmeye çalışma, hisset? dersin. İnanman gerek dersin. Mantığı bir kenara ittirdin mi, artık meydan senindir. Ne zaman, neye ihtiyacın olsa elinde sayılır. O adamı elde etmişsin artık demektir. Düşünen adamı yönetebilir misin? Biz düşünen adamlar istemiyoruz.
- Kolektivizm. Yüzyılımızın tanrısı bu değil mi? Birlikte düşünmek. Birlikte hissetmek. Birleş, fikir birliği sağla, itaat et, hizmet et. Böl ve zapt et. O önce gelir. Ama sonra, birleştir ve yönet. Sonunda keşfettik onu. Roma imparatoru, keşke insanlığın bir tek boynu olsaydı da şıp diye kesebilseydim demiş. Onun yapamadığını biz yaptık. İnsanlara birleşmeyi öğrettik. Böylece bir tek boyun oldu, o boyuna da bir tek tasma takmak mümkün oldu. Sihirli kelimeyi bulduk. Kolektivizm.
- Kendi kendine tanınmış namussuzlara belediye seçimlerini kazandırdığında, kırmızı fener mahallelerini övdüğünde, hakaretlerle ve iftiralarla insanların hayatını mahvettiğinde, gangsterlerin anneleri için gözyaşı döken yazılar yayımladığında, hiç kimsenin onunla çalışmayı reddetmediğini düşünüyordu. Yetenekli, saygın insanlar, hevesle yanında koşuyordu o zamanlar. Oysa şimdi, meslek hayatında ilk defa dürüst davranıyordu. Ömrünün en büyük seferine çıkmıştı. Ama yanında serseriler, sarhoşlar, istifa etmeye üşenen miskinler vardı. Belki de suç, şimdi yanımda çalışmayı reddedenlerde değil, diye düşündü.
- Bu halk buraya sansasyonel bir duruşma izlemeye, ünlü kimseleri görmeye, sohbet konuları toplamaya, görülmeye, vakit öldürmeye gelmişti. Burada çıkınca istemedikleri işlerine, sevgisiz ailelerine, kokteyl kadehlerine, sinemalara, itiraf edemedikleri acılara, öldürülmüş umutlara, ulaşılmamış arzulara döneceklerdi. Karşılarında asılı duruyordu arzular.
- Doyum verici, ama bir saat sonra unutulacak şeylerdi bunlar. Söylenen her cümleye onlar da katılıyordu. Hepsini daha önce de duymuşlardı. Hep duyuyorlardı. Dünya bu sözlere göre yaşıyordu. Her şey gibi ortadaydı. Ayaklarının dibindeki çamur birikintisi gibi.
- Binlerce yıl önce birisi ateş yakmasını keşfetti. Herhalde insan kardeşlerine ateş yakmayı öğretti diye, o ateşte yakmışlardır onu. İnsanların korktuğu bir şeytanla iş birliği yapan kötü biri olarak görülmüştür. Ama ondan sonra, insanların ısınmak için, yemeklerini pişirmek için, mağaralarını aydınlatmak için bir ateşi olmuştur. O adam onlara akıllarına gelmeyen bir hediye bırakmış, karanlığı yeryüzünden kaldırmıştır. Yüzyıllar geçmiş, derken biri tekerleği icat etmiştir. Herhalde o da kardeşlerine öğrettiği tekerleğin çarkında parça, parça edilmiştir. Yasak şeylerle uğraşan bir küstah olarak görülmüştür. Ama ondan sonra, insanlar atık ufukları aşarak yolculuk edebilmeye başlamışlardır. Bu adam onlara akıllarına gelmeyen bir hediye bırakmış, dünyanın yollarını açmıştır.