- Çünkü seni seviyorum. Sevmek ayrı tutmaktır. Sen aşık olsan, çökertilmek, ezilmek, emir almak, tahakküm edilmek isterdin; çünkü insanlarla normal ilişkilerinde bunlar imkansız şeyler. İşte bu senin sevdiğin adama sunabileceğin, büyük bir istisna, bir armağan olurdu.
- Onunla onun kurallarına göre savaşamazsın. Sen yalnızca tanksın. Tank çok temiz, çok masum bir silah. Dürüst bir silah. Öne düşer, her şeyi yakar döker, her saldırıyı da göğüsler. Oysa o adam paslandırıcı bir gaz. Ciğerleri kemiren bir türden. Bence kötülüğün çekirdeğinin gerçekten bir sırrı var ve o da bu sırrı biliyor. Zaten anlatması en zor şey, ama herkesin görmemeyi seçtiği şeydir.
- Farklı bir davranış benimsemesi, yani her zaman ki davranışına dönmesi gerektiğini hatırlatmıştı. Artık şu son yarım saatte konuştuğu gibi konuşamazdı. Birdenbire, bu görüşmedeki garipliğin ne olduğunu anladı. Ömründe ilk defa olarak, bir erkekle isteksizlik duymaksızın konuşmuştu. O baskı duygusunu, insanlarla konuşurken her zaman hissettiği o bir şeyler saklama ihtiyacını hiç duymamıştı. Baskı ve gerilim olmadığı gibi, olmasına ihtiyaç da yoktu. Kendi kendisiyle konuşur gibi.
- En kanlı savaşlar, ya aynı dinin farklı mezhepleri arasında, ya da aynı ırktan gelme kardeşler arasında çıkan savaşlardır.
- Bana acı çektirmiş olmak şimdi sizi üzüyor sanırım. Keşke yapmasaydım, diyorsunuz. Ama bunun yanında, sizi daha çok korkutan bir şey var. Benim hiç acı çekmemiş olabileceğimi bilmeniz. ?Benim şu anda iyi yürekli de, cömertte olmayıp, kayıtsız olduğumu bilmeniz. Bu sizi korkutuyor.?
- Çocukluğunuzda, çevrenizde şişko bir yeteneksizlikten başka bir şey görmediğiniz zamanlarda, içinizden avaz, avaz bağırmak gelir miydi? Pek çok şey yapılabileceğini, hepsinin de iyi yapabileceğini bildiniz, ama yapacak gücünüz olmadığı için? Çevrenizdeki boş kafaları patlatamadığınız için? Emir almak zorunda kaldığınız için, ki o da yeterince kötü, ama sizden çok aşağıda kimselerden emir almak zorunda kaldığınız için! Bunu hiç hissettiniz mi?
- Çocukluğunuzda, çevrenizde şişko bir yeteneksizlikten başka bir şey görmediğiniz zamanlarda, içinizden avaz, avaz bağırmak gelir miydi? Pek çok şey yapılabileceğini, hepsinin de iyi yapabileceğini bildiniz, ama yapacak gücünüz olmadığı için? Çevrenizdeki boş kafaları patlatamadığınız için? Emir almak zorunda kaldığınız için, ki o da yeterince kötü, ama sizden çok aşağıda kimselerden emir almak zorunda kaldığınız için! Bunu hiç hissettiniz mi?
- ?Öfkenizi içinize atıp sakladınız mı? Kendi, kendinize, gerekirse kendimi çatlatırım, ama mutlaka çevremdeki insanları da, her şeyi de ben yönetecek duruma gelirim, dediniz mi??
- Yeteneksizlikten nefret ederim. Galiba nefret ettiğim tek şey o. Ama bu bende insanları yönetme isteği doğurmadı. Onlara bir şeyler öğretme isteği de doğurmadı. Kendi işimi kendi yolumdan yapma, gerekirse o yolda kendimi parçalama isteği doğurdu.
- Benim için çizdiğiniz ev, tam çizdiğiniz gibi inşa edilecek. Dünya yüzündeki en son Roark Binası olacak. Benden sonra hiç kimse, bir Roark Binası yaptıramayacak. Sarayların mimarını iş bitiminde öldüren eski hükümdarların hikayelerini duymuşsunuzdur. Kendi ulaştıkları görkem başkalarına da verilmesin diye. Mimarı ya öldürür ya da gözlerini kör ederlerdi. Modern yöntemler daha farklı.