- Kimdir kapıdaki dedi, kul et dedim, kölen olayım senin. Ne işin var dedi, a ay yüzlüm dedim, sana selâm vermek isterim. Ne vaktedek duracaksın dedi, beni çağırıncayadek dedim. Ne vaktedek coşacaksın dedi, kıyamet kopuncayadek dedim. Aşk davasına giriştim, antlar içtim, aşk yüzünden malımı, mülkümü, adımı-sanımı yitirdim diye yeminler ettim. Davaya tanık ister hâkim dedi, tanığım gözyaşı dedim, yüzümün sarılığı da davamın doğruluğuna delil. Dedi ki: Tanığın tanıklığı makbul değil, gözüne gelince: O, zaten edepli, terbiyeli değil ki, kötülüklere bulanmış biri. Adaletinin yüceliğine andolsun ki dedim, ikisi de adildir, ikisi de suçsuz. Gelirken dedi, kimdi yoldaşın? Hayalin dedim, padişahım, hayalin. Peki dedi, kim çağırdı buraya seni? Kadehinin kokusu dedim. Ne niyettesin dedi; vefa etmek, dostluk etmek isterim dedim. Benden ne istersin dedi, herkese, her şeye gösterdiğin lütfu isterim dedim. Neresi daha güzeldir, neresi daha hoş diye sordu, kayserin köşkü dedim. Ne gördün orada dedi, yüzlerce kerem dedim, yüzlerce lütuf. Yol neden bomboş dedi, yolkesenin korkusundan dedim. Kimdir yolkesen dedi, şu kınanma, yerilme dedim. Emin yer neresi dedi, zâhitlik, çekinmek dedim. Zâhitlik dediğin nedir dedi, esenlik yolu dedim. Âfet nerde diye sordu, aşkının civarında dedim. Orda ne âlemdesin sen dedi, dosdoğruyum dedim. Hz. Mevlâna Divân-ı Kebir - c. I, s. 243. K.B. yayınları
- Bütün sevenlerin işleri altına döndü bu gece; bütün hasetçilerin canları kördür, sağırdır bu gece. Tanrı?nın güzellik denizi dalgalanmada, dalgalar gibi salınmada, coşup köpürmede; yoldaki toprak bile onun gelişiyle ambere söndü bu gece. Daima hoşuz, iyiyiz amma Tanrı?nın lütfuyla biz, başka bir haldeyiz bu gece, o, bambaşka bir halde bu gece. Yüz çevirme, öylesine bir dosttur ki yanı başındadır senin, baş eğ, çünkü bu baş, ordan * hoş, hordan ** sarhoş. Mademki geldi de elini tuttu, bu gece el çırpıp, raksa dal ki devlet dalı yemyeşildir, terü tâzedir bu gece. Andolsun Tanrı?ya, bu gece uyku haram bana, çünkü su kuşuna benziyen can Kevsere daldı bu gece. Yıldızlar seslendi: Çok aydınlık bu gece. Bu sesi duyunca yıldızlara, elbette dedim ay benimle bu gece. Yücelik damına çık herkese seslenmek, herkesi çağırmak için; gül devşirilecek gece bu gece, şarap içilecek gece bu gece. Sevgilimiz sabahadek gönül gibi kucağımızda; eli, sevgiyle boynumuzda bu gece. Sabahadek Zenciler Rum halkıyla savaşta; sabahadek çalgıcılar, ten ten ten diye ırlamada bu gece. Sabahadek şarap kadehi dönmede, ihsanlar edilmede; sabahadek gül, süsenle halvette bu gece. Bu gece vuslat şarabını halkın ileri gidenlerine de sunacağım, geri kalanlarına, bilgisizlerine de; ay yüzlü dilberin pencerede, bize bakıyor, o neşeyle sunacağım şarabı herkese bu gece. Davut gibi bize de, demir, mum gibi yumuşamada, çünkü sevgili mıhladız, gönül de demirdir bu gece. Aç gönlün elini, çöz elindeki bağı da aşkın ayağına vursun başını, çünkü kem gözün korkusundan ağlayıp inleyen o zavallı, emin bir bucaktadır bu gece. Altın gibi sararmış yüzümü boyuna öp ey baht; çünkü kesilip düzelen bu altın, madendedir bu gece. Hileyle, düzenle yolumuzu kesip duran yok mu? Vur sırtına eşek semerini, öylesine şaşkın, öylesine sersem bu gece. Zağlı kılıcı, hiçbir işe yaramaz, tahtadan adeta; o upuzun mızrağı da iğneye dönmüş bu gece. O sarp kalesi örümcek çadırı sanki, altının çukalı, kendinin zırhı, yağ gibi erimiş bu gece. Sus, çünkü tamah eden, uman, daima peltektir; onunla ne diye bahse girişiyorsun, o peltek bu gece. Hz. Mevlâna Divân-ı Kebir - c. I, s. 239-241. K.B. yayınları * Ateş ** İyilik
- Bırak ey âşık hileyi, düzeni, virane ol virane; ateşin ta ortasına atıl, adeta gönlüne gir de pervane ol, pervane. Hem kendine yabancı kesil, hem evini yık da ondan sonra gel, âşıklarla aynı evde otur, aynı evde onlarla düş kalk. Yürü, gönlünü siniler gibi yedi kere yıka kinden de sonra gel, aşk şarabına kadeh kesil, kadeh. Sevgiliye lâyık olmak için tamamiyle can kesilmelisin; sarhoşların yanına gidiyorsan sarhoş ol, sarhoş. Sen kadir gecesisin, burda kadir gecesi ol, kadir gecesi gibi ruhlara köşk ol, konak kesil. Düşüncen nereye gidiyorsan seni de peşinden sürükler, oraya çeker; düşüncenden geç de kaza ve kader gibi en ileride yürü, en öne geç. Hevâ ve hevese meyletmek bir kilittir ki gönüllerimiz onunla kilitlenir; sen anahtar ol, anahtarın dişi kesil; anahtarın dişi. Süleyman, kuşdilini duy, öğren diyor sana, hâlbuki sen bir tuzaksın ki kuş senden kaçıyor, tuzak olma, yuva ol yuva. Güzel, sana yüz gösterirse ayna gibi dol onunla; güzel sana karşı saçlarını çözer açarsa, yürü tarak kesil, tarak. Ne vaktedek ruh gibi çift ayakla, beydak gibi tek ayakla koşacaksın, ferzin gibi eğri büğrü gideceksin, aklını başına al, akıllan. Armağanlara, mallara sahip oldun da şükrane olarak aşkı verdin; malı bırak, mal şöyle dursun sen aşka şükrane olarak kendini ver, kendini. Bir müddet ateş oldun, yel oldun, su kesildin, toprak oldun; bir müddet de hayvan oldun, hayvanlık aleminde yeldin yorttun; mademki bir müddet de can haline geldin, bari sevgiliye layık bir can ol, sevgiliye layık bir can. Ey söz söyleme kabiliyet, niceye bir dama çıkacak, kapıya geleceksin? Eve uç artık, dille söylemeyi bırak, vazgeç sözden, vazgeç de sus. Hz. Mevlâna Divân-ı Kebir - c. I, s. 161. K.B. yayınları
- Âlemin başlangıcı bir gürültüdür, bir hayhuy; sonu bir sarsıntıdır, bir deprem. Aşkla şükür, şikâyetle beraberdir. Huzurla rahat, sarsıntılarla eş. Şafak güneşin fermanıdır, Tanrı aşkı devlet tuğrası; buluşma vakti gelip çat-mada; bu yorumu aşk yordu çünkü. Âlemlere rahmet olanın yoksullara bağışladığı yüceliğe, mevkie bak; hırkalar ay gibi aydın, şallar gül gibi güzel kokuyor. Aşk tüm bir iş, bizse bir parçasıyız onun. O, uçsuz bucaksız bir deniz, bizse bir katrecik. O, yüzlerce delil getirmede, bizse o delillerle doğruyu bulabiliyoruz ancak. Gök aşkla uzlaşıp dönüyor, aşktan mahrum olunca yıldız bile tutulup sönüyor. Beli bükük ?dal? bile aşkla ?elif? gibi doğrulup yücelmede; fakat aşksız kalınca ?elif? bile dallara dönmede. Söz bengisudur, çünkü Ledün* bilgisinin aşkından doğmadadır. Aşkı canından eksik etme de iyi işlerin meyve versin, çoğaldıkça çoğalsın. Söz mana ehline az da olsa çoktur, uzadıkça uzar, yeter mi yeter, fakat suret ehline çok söz bile azdır, kifayetsizdir. Şiirleri çok söyledilerse ne var ki? Denizin incilerle dopdolu olması daha iyidir elbet. Deve de şiir zevkiyle yerden yere göçüp konar konaktan konağa yelip yortar. Hz. Mevlâna Divân-ı Kebir - c. I, s. 8. K.B. yayınları * Ledün ilmi, İlm-i Ledün veya kısaca Ledün bilgisi ilahi sırlara ait bilgilerdir, okuyarak öğrenilmez. Tanrının insanın kalbine nakşetmesiyle vuku bulur. Bu bilgi, olayların iç yüzünü bilmeyi sağlar, bir çeşit giz ve sırlar bilgisidir. Görünüşte, akla ve nakle zıt gelebilir. İlm-i Ledün sahibi olanlar, hadiselerdeki gizli sırları ve hikmetleri bilir. İnsan kalbi, çok hassas alıcılar manzumesidir. Bir kısım hakikatler, sırlar o kalbe akseder hassasiyeti ve şeffaflığı nispetinde bazı tecellilere ulaşır. Fakat şu nokta unutulmamalıdır ki; insan kalbi, Rahmanî ilhamlara alıcı olduğu gibi, şeytanî vesveselere de açıktır İkisini birbirinden ayırt edemeyen aldanır ve aldatır.
- Coşun coşun, biz de coşkun deniziz zâten, aşktan başka hiçbir işimiz-gücümüz yok, aşktan başka bir iş görmüyoruz. Şu toprağa sevgiden başka, aşktan başka hiçbir tohum ekmeyiz, şu toprağa, şu tertemiz tarlaya başka bir tohum ekmeyiz biz. Padişahımızın yüzünden ne sarhoşuz, ne sarhoş; gelin gelin de elimizi uzatalım size. Ne bilelim, ne bilelim dün nasıl bir şarab içtik ki bugün, gün boyunca sarhoşuz, mahmuruz. Gerçek hallerinden sormayın, sormayın; çünkü biz şaraba tapıyoruz, kadeh saymıyoruz. Sarhoş olmadınız, o şarabı içmediniz siz; ne bilirsiniz, ne bilirsiniz, hangi avın peşindeyiz biz? Şu toprağa düşmeyiz, döşenmeyiz biz, hasır değiliz ki; kale erleriyiz, şu göklere yücelelim biz. Hz. Mevlâna Divân-ı Kebir - c. III, s. 48. K.B. yayınları
- Su verme bana, susayayım sana; kendine âşık et beni; al-götür uykumu Ey güzelim; hayâli bana mihrab kesilen, gece-gündüz namazda dua edip durayım ben. Hayâlini yoklukta bulursam hemencecik ölüme doğru koşar-giderim ben. Sebepleri meydana getireni bulurum umuduna kapılmışım da, sebep kervanlarının yollarını kesmedeyim. Bir merhamet et, sultanlıkta bulun; şu ayrılığına dayanamıyorum senin. Abıhayâta değirmen kesilmişim; onun için hem dönüyorum, hem ağlıyorum ben. Güneşim de sensin, Ay ışığım da; onun için pencere gibi gönlümü açmışım gö?zümü de. Senin adını duyduğum an, adlarım da sarhoş oldu-gitti, sanlarım da. Ateşin gelip çattı mı, cıvaya benziyen şu gönlüm sıçrayıp oynamıya koyulur. Yeter, vazgeç sözden; çünkü sözün kopardığı toz yüzünden, sözü bağışlayanı bulamıyorum ben. Hz. Mevlâna Divân-ı Kebir - c. V, s. 165. K.B. yayınları
- Temiz canlar göğe ağıyor; tortulu canlar ovaya-yazıya gidiyor, yere giriyor. Can, gözünü aç da canlara bak; nasıl geldiler, ne oldular, nasıl gidiyorlar? Mademki yoldasın, eteğini topla; çünkü bütün bu yol, kanla yuğrulmuş toprak Lâle, gül renkli etekliğiyle gidiyor amma topraktan kanlara bulanmış olarak bitmede. Arş?tan olan can, İsa?nın bulunduğu yere gider; Firavun?un canı da Kaarun?un bulunduğu yere varır. Can çıkıp gitti mi bir yer verin bana, gömün beni; ölü, kocasının evine giden gelin gibi toprak evine gidiyor işte. Canım, o gönüle doğru kanat çırpıp gitmede; çünkü o pek güzel, pek neş'eli, pek ölçülü gidiyor. Çünkü o can, Tanrı'dan başka hiçbir şeycik istemedi; şu öbür cansa aşağılara, aşağılıklara gitmede. Hz. Mevlâna Divân-ı Kebir - c. IV, s. 184. K.B. yayınları
- ? A kardeş, incir satana, incir satmaktan daha iyi ne iş olabilir ki? Hz. Pir Mevlâna Divân-ı Kebir - c. V, s. 286. K.B. yayınları Tercüme : Mustafa İzzed Abdülbâki Gölpınarlı (v. 25/08/1982) www.rumimevlevi.com
- ? Mülkler kaldı, mülk sahipleri öldü; ölümsüz bir mülk, sonsuz (manevî olan) bir saltanat olmalıydı. ? Akıl bağlanmıştır da heva ve heves, dileğini işliyor; halbuki akıl işlemeliydi dilediğini. ? Akıllar (dilekler), ayrana düşmüş sineklere dönmüş; halbuki akılların (dileklerin), akılları başlarında olmalıydı. ? Bu çeşit çirkin, kokmuş ayrandan çekinmeliydi gönlün ağzı. Hz. Pir Mevlâna Divân-ı Kebir - c. V, s. 182. K.B. yayınları Tercüme : Mustafa İzzed Abdülbâki Gölpınarlı (v. 25/08/1982) *** Mevlevi Ayini ve Semâ Törenleri çok kez doluluk sözkonusu olabilmektedir. ÖnRezervasyon için internet sitesindeki http://www.rumimevlevi.com/ "rezervasyon talep formu"nu doldurup yollayabilir ya da " [email protected] " e-posta adresine rezervasyon talep formunda istenen bilgileri email olarak yollayabilirsiniz. İstenen bilgiler: Tarih; Ad-Soyadı; Kişi sayısı; Cep telefon numarası?
- ? A kardeş, incir satana, incir satmaktan daha iyi ne iş olabilir ki? Hz. Pir Mevlâna Divân-ı Kebir - c. V, s. 286. K.B. yayınları Tercüme : Mustafa İzzed Abdülbâki Gölpınarlı (v. 25/08/1982) www.rumimevlevi.com