Bütün sevenlerin işleri altına döndü bu gece; bütün hasetçilerin canları kördür, sağırdır bu gece. Tanrı?nın güzellik denizi dalgalanmada, dalgalar gibi salınmada, coşup köpürmede; yoldaki toprak bile onun gelişiyle ambere söndü bu gece. Daima hoşuz, iyiyiz amma Tanrı?nın lütfuyla biz, başka bir haldeyiz bu gece, o, bambaşka bir halde bu gece. Yüz çevirme, öylesine bir dosttur ki yanı başındadır senin, baş eğ, çünkü bu baş, ordan * hoş, hordan ** sarhoş. Mademki geldi de elini tuttu, bu gece el çırpıp, raksa dal ki devlet dalı yemyeşildir, terü tâzedir bu gece. Andolsun Tanrı?ya, bu gece uyku haram bana, çünkü su kuşuna benziyen can Kevsere daldı bu gece. Yıldızlar seslendi: Çok aydınlık bu gece. Bu sesi duyunca yıldızlara, elbette dedim ay benimle bu gece. Yücelik damına çık herkese seslenmek, herkesi çağırmak için; gül devşirilecek gece bu gece, şarap içilecek gece bu gece. Sevgilimiz sabahadek gönül gibi kucağımızda; eli, sevgiyle boynumuzda bu gece. Sabahadek Zenciler Rum halkıyla savaşta; sabahadek çalgıcılar, ten ten ten diye ırlamada bu gece. Sabahadek şarap kadehi dönmede, ihsanlar edilmede; sabahadek gül, süsenle halvette bu gece. Bu gece vuslat şarabını halkın ileri gidenlerine de sunacağım, geri kalanlarına, bilgisizlerine de; ay yüzlü dilberin pencerede, bize bakıyor, o neşeyle sunacağım şarabı herkese bu gece. Davut gibi bize de, demir, mum gibi yumuşamada, çünkü sevgili mıhladız, gönül de demirdir bu gece. Aç gönlün elini, çöz elindeki bağı da aşkın ayağına vursun başını, çünkü kem gözün korkusundan ağlayıp inleyen o zavallı, emin bir bucaktadır bu gece. Altın gibi sararmış yüzümü boyuna öp ey baht; çünkü kesilip düzelen bu altın, madendedir bu gece. Hileyle, düzenle yolumuzu kesip duran yok mu? Vur sırtına eşek semerini, öylesine şaşkın, öylesine sersem bu gece. Zağlı kılıcı, hiçbir işe yaramaz, tahtadan adeta; o upuzun mızrağı da iğneye dönmüş bu gece. O sarp kalesi örümcek çadırı sanki, altının çukalı, kendinin zırhı, yağ gibi erimiş bu gece. Sus, çünkü tamah eden, uman, daima peltektir; onunla ne diye bahse girişiyorsun, o peltek bu gece. Hz. Mevlâna Divân-ı Kebir - c. I, s. 239-241. K.B. yayınları * Ateş ** İyilik
Diğer Mevlana Celaleddin Rumi Sözleri ve Alıntıları
- A Müslümanlar, a Müslümanlar, gönlünüzü koruyun; çevremden çekilin; ne bakın bana, ne gönlümü almaya çalışın.
- Hasta bir doğana benziyorum; hastalıktan yeryüzünde kalmışım; ne yerdekilerle aynı cinstenim, ne de uçmama imkân var.
- Bilginler ne oldu, yazarlar ne oldu? Şu dîvan da artık bir tek cesur insan bile bulamazsın. Ah; ne kadar da unutkandır şu sayıca üstün olan topluluk; bilginlerinin şöylece bir duruşu bile yoktur. Utan artık! Barış ehliyle uzlaş; savaştan vazgeç, kadehi al eline.
- Güneş doğdu, bu halk neden uyuyakalmış? Can, gündüze, göz, nura âşık değil mi ki? Uyuyan kişi, sağa-sola döndü, hareket etti mi uykusu dağılır gider. Aşağılık kişi uyuyunca aşağılıklığını hatırına bile getirmediği için uyanmak istemez. YâSîn sûresinin sonlarındaki "Bu, ancak bir bağrıştan ibaret" âyetini oku; aşağılık kişi de bir bağırışta kibir uykusundan uyanır.
- Delinin elinden silahını al da, adalet ve barış senden razı olsun. Savaşların asılları barışlardır. Bırakın savaşı, gönlüm barıştan bile ürkmektedir. Düşmanlık edebileceğin nefsin ile savaş ki; onu esir alman mümkün olsun. İnsanların savaşları, çocukların kavgalarına benzer; hepsi anlamsız ve saçmadır. İnsanlar barış için uğraşır, ancak rahata ulaşmanın yolu da ayağa kalkmakla başlar. Neden diriye düşmanız. Madem ölümden sonra barış yapacaksın, neden ömür boyu senin üzüntünle sıkıntı içindeyiz.
- Nerde bir topluluk görürsen, tellal, hiç durma, bağır: Kaçan bir kul gördünüz mü ey insanlar, de, tertemiz kokan bir kul gördünüz mü, ay parçası bir yüzü var, baştanbaşa fitne. Savaş vakti tez gider, de , tellal, barış vakti uysal olur, de. Nerde bir topluluk görürsen, tellal, hiç durma, bağır: İnce boylu, güler yüzlü, tatlı sözlü, tez canlı, çevik bir kul gördünüz mü? Sırtında bir al kaftan taşıyor. Kucağında bir rebap, elinde bir yay var, de , tellal, Çaldığı hep güzel, hep sıcak havalar, de. Nerede bir topluluk görürsen, tellal, hiç durma, bağır: Onun bağından bir meyva devşiren var mı ey insanlar, de, onun gül bahçesinden bir demet gül deren var mı? İş ki çıksın bir habercik getirsin biri ondan bana, tellal çıksın biri ondan bana bir şeyler desin iş ki, söyle, verdim canımı ona gitti, telal, verdim ona gitti.
- Oraya gitme dedim sana, seni belâlara uğratırlar dedim, dedim ayaklarını bağlarlar. Gidersen dedim nerden kurtaracaklar seni, orda tuzaklar içinde tuzaklar var. Dedim orda ne idüğü belirsiz kişiler bir sürü ipe sapa gelmez laf ederler. Dedim bir lokma gibi kapıverirler seni, atarlar ciğer gibi çorbalarının içine, gözyaşına bakmazlar. Dedim hamur yoğurur gibi yoğururlar seni, havaya uçururlar dedim dağ olsan. Çekerler dedim derinin içinden pamuk çeker gibi. Hayale dönersin dedim sonra, yönsüz hale gelirsin dedim sonra. O aşağılık herifler hayvan gibi ot yerler dedim, bir ele geçirdiler mi dedim ananı bellerler. Oraya gitme dedim, oraya gitme dedim sana.
- Göz gamın ne olduğunu bilseydi, gökyüzü bu ayrılığı çekseydi, padişah bu acıyı duysaydı; göz gece demez gündüz demez ağlardı, gökler yıldızlara, güneşle, ayla gece demez gündüz demez ağlardı. padişah bakardı ününe, tacına, tahtına, tolgasına, kemerine, gece demez gündüz demez ağlardı. Gül bahçesi güzün geleceğini duysaydı, uçan kuş avlanacağını bilseydi, gerdek gecesi bu özlemi görseydi; gül bahçesi hem güle hem dala ağlardı, uçan kuş uçmaktan vazgeçer ağlardı, gerdek gecesi öpüşmeye, sarılmaya ağlardı. Zaloğlu bu zülmü görseydi, ecel bu çığlığı duysaydı, cellâdın yüreği olsaydı; Zaloğlu savaşa, yiğitliğe ağlardı, ecel bakardı kendine ağlardı, cellât, yüreği taş olsa, ağlardı. Kumru, başına geleceği duysaydı, tabut, içine gireni bilseydi, hayvanlarda bir parça akıl olsaydı; kumru selviden ayrılır ağlardı, tabut omuzda giderken ağlardı öküzler, beygirler, kediler ağlardı. Ölüm acılarını gördü tatlı can, koyuldu işte böyle ağlamaya. Olanlar oldu, gitti dostum benim. şu dünya bir altüst olsa, aülasa yeri var. öylesine topraklar altında kalmışım
- N E V A K İ T T T O L A C A K N E V A K İ T T O L A C A K N E V A K İ T O L A C A K N E V A K İ T ... Ş A R A P P P O L A C A K Ş A R A P P O L A C A K Ş A R A P O L A C A K Ş A R A P... B E N N N O L A C A Ğ I M B E N N O L A C A Ğ I M B E N O L A C A Ğ I M B E N... O O O L A C A K O O L A C A K O L A C A K O...
- Nerde bir topluluk görürsen, tellal, hiç durma, bağır: kaçan bir kul gördünüz mü ey insanlar, de, tertemiz kokan bir kul gördünüz mü, ay parçası bir yüzü var, baştanbaşa fitne. Savaş vakti tez gider, de, tellal, barış vakti uysal olur, de. Nerde bir topluluk görürsen, tellal, hiç durma, bağır: ince boylu, güler yüzlü, tatlı sözlü, tez canlı, çevik bir kul gördünüz mü? sırtında bir al kaftan taşıyor. Kucağında bir rebap, elinde bir yay var, de, tellal, çaldığı hep güzel, hep sıcak havalar, de. Nerede bir topluluk görürsen, tellal, hiç durma, bağır: onun bağından bir meyva devşiren var mı ey insanlar, de, onun gül bahçesinden bir demet gül deren var mı? İş ki çıksın bir habercik getirsin biri ondan bana, tellal çıksın biri ondan bana bir şeyler desin iş ki, söyle, verdim canımı ona gitti, tellal, verdim ona gitti.