- Taze duygularımız ve saf yüreğimiz, kendilerini bir niteleme evreninde buldukça ve bundan büyük zevk aldıkça, sıfatın tesadüfleriyle zenginleşirler; sıfat bir kez teşrih edildiğinde ise uygun olmadığı ve kifayetsiz kaldığı ortaya çıkar. Mekanın, zamanın ve ıstırabın sonsuz olduklarını söyleriz; ama sonsuz'un menzili şu kelimelerden fazla değildir: güzel, yüce, uyumlu, çirkin... Kişi kendisini kelimelerin temelini görmeye mecbur kılmak mı istemektedir? Orada hiçbir şey görülmez; yayılmacı ve bereketli ruhtan kopuk olduğu için, her kelime boş ve geçersizdir. Zekanın gücü onların üzerine bir ışık tutmaya, onları parlatmaya ve göz alıcı hale getirmeye çalışır; bu güç sistem mertebesine yükseltildiğinde kültür adını alır- arka planında yokluk bulunan bir havaifişek gösterisi.)
- Hareketten ve rüyalarımdan istifa ediyorum. Namevcudiyet! Tek zaferim sen olacaksın...
- Zamanın hükümsüzlüğü görüşü azizler ve şairler doğurmuştur; bir de, aforaza tutkun bazı kimsesizlerin ümitsizliklerini...
- "Gereksiz söz yığınlarıyla dolu, sorularla karşılıkların eşdeğer olduğu bir evrene batmışız.."
- Bütün hakikatler bize karşıdır. Ama yaşamaya devam ederiz, çünkü onları oldukları gibi kabulleniriz, çünkü onlardan sonuç çıkarmayı reddederiz...
- Bazen bir şey içinde kendimizi unutmayı başarırız; ama dünya içinde kendimizi nasıl unutabiliriz..?
- Ne sağır ne de dilsiz olmanın bedelini pahalıya öderiz...
- Kendi hayatımız zar zor kavranılabilir görünürken, ötekilerin hayatı nasıl tahayyül edilebilir...?
- "Halbuki gözlerin işlevi görmek değil, ağlamaktır; gerçekten görmek için de gözlerimizi kapatmamız gerekir..."
- Kendinden emin görüntüsünün, palavralarının altında bir mutsuzluk müptelası gizlidir. Kendine düşman olanlara da işte bu öfkeli insanlar arasında rastlarız. Biz, hepimiz dinginliğin anahtarını yitirmiş, artık büyük acının sıralarından başka bir şeye varamayan öfkelileriz, gözü dönmüşleriz. S. 10