- Oysa böylesine korktuğum bu sağlıklı benlik, unutuşla birlikte, ıstırabı neredeyse tamamen ortadan kaldıran bir huzur imkanı sunuyordu bana; kaderin bizim için hazırda bulundurduğu, basiretli ve otoriter bir hekim gibi, yakarışlarımıza aldırmadan, itirazlarımıza rağmen, yerinde bir müdahaleyle, gerçekten de fazlasıyla yara almış olan benliğimizin yerine koyduğu yedek benliklerden biriydi sadece.
- Gece gördüğümüz kabuslar da korkunç olabilir. Ama uyandığımız anda başka bir kişi oluruz ve yerini aldığımız şahsın, uyurken katillerden kaçmak zorunda kalmış olması, bizi ilgilendirmez.
- İnsanlara duyduğumuz sevgi, onlar öldüğü için değil, onlara ait hatıralardaki benliğimiz öldüğü için azalır. (?) İnsan ancak hatırladığı şeye sadık kalabilir ve ancak unutmak istemediği şeyi hatırlar.
- En dalgın insanlar, bazen bize çok doğal gelen, onlarınsa merakını cezbeden, ağzımızdan çıkıveren sözlere özel bir dikkat gösterirler.
- Tıpkı bazı mutluluklar gibi, bazı felaketler de fazlasıyla gecikirler ve bir süre önce gelseler içimizde ulaşacakları boyuta ulaşamazlar.
- Gerçeğin bize bir cümleyle, kim bilir kaç kez kendi kendimize tekrarladığımız cümlelere benzer bir cümleyle değil, yeni cümlelerle ifşa edilmesini isteriz. Düşünme alışkanlığı, bazen gerçeği algılamamızı engeller, bizi gerçeğe bağışık kılar, gerçeği de bir düşünce zannetmemize yol açar.
- İyileşmek isteyen, ama takıntılarından veya morfinden mahrum olmak istemeyen nevrozlu hastalar veya morfinmanlar gibi, dünyevi hayata bağlı, yalnızlığı isteyen, ama eski hayatlarından kesinlikle vazgeçmek istemeyen dindar ya da sanatkar kişiler gibi- Andree de bütün insanları sevmeye hazırdı, bunun için önce onları muzaffer konumda görmemesi, yani peşinen aşağılaması gerekiyordu. Gururlu insanları bile sevmek gerektiğini, gururlarını daha baskın bir gururla değil, sevgiyle yenmek gerektiğini anlamıyordu. Hastalığı besleyen koşulları sürdürerek tedavi olmak isteyen, hoşlandıkları, ama vazgeçtikleri anda hoşlanmayacakları bu hastalık sebebinden kopamayan hastalar gibiydi. Yüzmeyi öğrenmek isteyenler de, bir yandan ayaklarının yere basmasını isterler.
- Ona niçin inanmıştım? Yalan, insanın özünde vardır. İnsan hayatında, belki zevk arayışı kadar önemli bir rol oynar ve zaten bu arayışın yönetimi altındadır. Zevklerimizi korumak için veya zevkin ifşa edilmesi şerefimize aykırı düşüyorsa, şerefimizi korumak için yalan söyleriz.Hayatımız boyunca yalan söyleriz, hatta özellikle, belki de sadece, bizi sevenlere yalan söyleriz.
- Mantığımın bütün itirazlarına rağmen Albertine?i seçmek ve sevmek onu bütün iğrençliğiyle tanımak anlamına gelmiyor muydu? Güvensizliğin yatıştığı anlarda bile, aşk bu güvensizliğin ısrarı, dönüşmesi değil midir? (?) Hiç şüphesiz, bizi en fazla bedbaht edebilecek, bizim bilmediğimiz unsurlar, bir insanın cazibesinde, gözlerinde, dudaklarında, endamında mevcuttur; öyle ki o insanın bizi cezp etmesi, onu sevmeye başlamamız, biz olayı ne kadar masum zannetsek de, onun bütün ihanetlerini ve kabahatlerini, farklı bir yorumla şimdiden okumak demektir.
- Aşkta kötü seçimden bahsetmek hatadır, çünkü seçim söz konusuysa, kötü olmak zorundadır.