- Kesin kararlar daima, süreklilik arzedemeyen ruh halleri yüzünden verilir. 189
- Mutluluk aşkta anormal bir durumdur; görünürde çok basit, her an ortaya çıkabilecek bir aksaklığa, bu aksaklığın kendi başına içermediği bir ağırlık yükleyiverir. O büyük mutluluğun sebebi, kalpte değişken, durmadan tutmaya çalıştığımız, yer değiştirmediğinde neredeyse fark edilmez olan bir şeyin varlığıdır. Aslında, aşkta, sevincin etkisiz hale getirdiği, gizli bir güce indirgediği, ertelediği, ama - istediğimizi elde etmesek, uzun süredir zaten olacağı gibi -her an çekilmez olabilecek, daimi bir ıstırap mevcuttur. 193-194
- Bildiğimiz bir dilde, seslerin donukluğunun yerini, fikirlerin şeffaflığı almıştır. Oysa bilmediğimiz bir dil, sevdiğimiz kişinin, içinde bizi aldatabileceği, kapalı bir saraydır; biz dışarıda, aczimizle umutsuzca kasılmış halde, hiçbir şeyi göremez, engelleyemeyiz. 195
- Sevdiğimiz bir insanın bize verdiği keder, o insanla ilgili ol-mayan kaygıların, meşguliyetlerin, sevinçlerin ortasında yer alsa da, dikkatimizi bunlardan ancak zaman zaman ayırıp kederimize yöneltsek bile, acı olabilir. Ama bu keder - bu durumda olduğu gibi - o insanı görme mutluluğuyla dolup taştığımız bir anda doğmuşsa, o ana kadar güneşli, durgun ve sakin olan ruhumuzda meydana gelen ani çöküntü, içimizde öyle zorlu bir fırtına yaratır ki, sonuna kadar karşısında mücadele edebileceğimizden emin olamayız. 197
- Hepimiz, gerçeği dayanılır kılmak için, kimi küçük çılgınlıkları, içimizde sürdürmek zorundayızdır. 205-206
- O sene yılbaşı özellikle sancılı geçti benim için. Şüphesiz insan mutsuzken, bütün özel günler, yıldönümleri öyledir. Ne var ki, eğer mutsuzluğun sebebi, sevilen bir yakını kaybetmiş olmaksa, çekilen acı, geçmişle daha canlı bir karşılaştırmadan ibarettir. Benim durumumda, kelimelere dökülmemiş bir umut da ekleniyordu buna; Gilberte'in ilk adımı atmayı bana bırakmış, benim bu adımı atmadığımı görünce de, şu mektubu yazmak için yılbaşı bahanesini beklemiş olması umudu: "Ne oluyor? Size delice âşığım; gelin yüz yüze, açıkça konuşalım;sizi görmeden yaşamam mümkün değil." Yılın son günlerinden itibaren, böyle bir mektup muhtemel gelmeye başladı bana. Belki değildi, ama öyle olsun diye duyduğumuz arzu, ihtiyaç, buna inanmamız için yeterlidir. Asker vurulmadan önce, hırsız yakalanmadan önce, genelde insan da ölmeden önce, sürekli uzatılabilecek bir mühletin, kendisine bağışlanacağına inanır. İnsanları - ve bazen halkları - tehlikeden değil, tehlike korkusundan, aslında tehlike inancından koruyan bir nazarlıktır bu; bazı durumlarda, yiğitliğe gerek olmadığı halde tehlikeye meydan okumalarına yol açar. Bir barışmaya, bir mektuba bel bağlayan âşığı ayakta tutan da, bu türden ve bu kadar temelsiz bir güvendir. Bu mektubu beklememem için, onu istemekten vazgeçmem yeterliydi. 226-227
- Hâlâ sevdiğimiz kişinin, bize karşı ne kadar kayıtsız olduğunu bildiğimiz halde, ona - kayıtsızlığına ilişkin de olsa - bir dizi düşünce, bu düşünceleri ifade etme arzusu ve karmaşık bir ruhsal hayat atfederiz; kendimizi de bunların ortasında, belki sürekli bir nefretin, ama aynı zamanda sürekli bir dikkatin nesnesi olarak görürüz. 227
- Sevdiğimiz zaman, aşk o kadar büyüktür ki, bir bütün olarak içimize sığmaz; sevdiğimiz insana doğru yayılır, onda kendisini durduran, başlangıç noktasına geri dönmeye zorlayan bir yüzey bulur; işte karşımızdakinin hisleri dediğimiz şey, kendi sevgimizin çarpıp geri dönüşüdür; bizi gidişten daha fazla etkilemesinin, büyülemesinin sebebiyse, kendimizden çıktığını fark etmeyişimizdir. 227-228
- çünkü bazen bir tek his, zıtlıklardan meydana gelir 228
- sevdiğimiz zaman, bu aşkın o insanın ismini taşımadığını, gelecekte bir başkasına yönelebileceğini, hatta geçmişte de ona değil, başkasına yönelmiş olabileceğini hissederiz; sevmediğimiz zaman ise, aşkın çelişkisini filozofça, olduğu gibi kabul edebiliyorsak, rahat rahat söz edebildiğimiz bu aşkı o sırada hissetmediğimizden, dolayısıyla bilmediğimizdendir; çünkü bu konulardaki bilgi kesintilidir ve hissin fiziki varlığından daha uzun ömürlü değildir. 230