- Yaşamaya yükümlüydüm, yaşamaya!"
- Adamcağız kollarını açtı, beni göğsünde sevgiyle sıktı. "Ağlama yavrum," dedi. "Hep böyle duygulu bir çocuk olarak kalacaksın, pek çok ağlama fırsatı bulacaksın hayatta."
- -Önemi yok, onu öldüreceğim.
-Ne diyorsun sen küçük, babanı mı öldüreceksin?
-Evet yapacağım bunu. Başladım bile. Öldürmek, Buck jones'un tabancasını alıp güm diye patlatmak değil. Hayır. Onu yüreğimde öldüreceğim, artık sevmeyerek... Ve bir gün büsbütün ölecek. - Kimseden hiçbir şey beklemiyorum.Böylece hayal kırıklığına da uğramamış oluyorum...
- Uyuyalım. İnsan uyudu mu her şeyi unutur.
- Öyle üzgündüm ki, o kadar büyük hayal kırıklığına uğramıştım ki, o an ölmeyi istedim.
- " - Ağlamak kötü bir şey mi ?"
" - Ağlamak hiç bir zaman kötü değildir, budala..." - İnsan yüreğinin, bütün sevdiklerini içine alabilmesi için çok büyük olması gerektiğini bilmelisin.
- "Bundan sonra çiçek getirmeni istemiyorum. Sana özellikle çiçek verirlerse başka. Söz mü?"
"Söz. Ama bardak ne olacak? Hep boş mu kalacak?"
"Bu bardak bir daha boş kalmayacak. Ona baktığımda, içinde hep yeryüzünün en güzel çiçeğini göreceğim ve 'Bu çiçeği bana en iyi öğrencim verdi' diye düşüneceğim." - "Daha çok anlat" dedim.
"Hoşuna gidiyor mu?"
"Çok. Elimden gelse seninle sekiz yüz elli iki bin kilometre hiç durmadan konuşurdum."
"Bu kadar yola nasıl benzin yetiştiririz?"
"Gider gibi yaparız."