- "Bir şey daha var; KÜçük şekerportakalı fidanını hemen kesmeyecekler, kesildiğinde de sen çok uzaklarda olacaksın,fark etmeceksin bile."
Hıçkırarak bacaklarına sarıldım
"Bu artık bir şeye yaramaz, baba; hiçbir şeye yaramaz..."
Benimkiler gibi yaşlarla dolan gözlerine bakarak bir ölü gibi mırıldandım :
"Onu kestiler bile, baba; benim küçük şekerportakalı fidanım kesileli bir haftadan çok oluyor." - Onu yüreğimde öldüreceğim, artık sevmeyerek.
- Dayak yemekten başka işe yaramayan ben hiç değilse başkalarının seviştiğini seyredecektim
- "Nen var Zeze?"
"Hiç. Şarkı söylüyordum."
"Şarkı mı söylüyordun?"
"Evet."
"Öyleyse ben sağır olmalıyım."
İnsanın içinden de şarkı söyleyebildiğini bilmiyor muydu yoksa? Bir şey demedim. Bilmiyorsa bunu ona öğretmeyecektim. - -Xururuca!
-Ne var?
-Ağlamak kötü bir şey mi?
-Ağlamak hiçbir zaman kötü değildir, budala.Neden sordun?
-Bilmiyorum, bir türlü alışamadım. Sanki yüreğim boş bir kafes... - "Şimdi acının ne olduğunu gerçekten biliyordum.Ayağını bir cam parçasıyla kesmek ve eczanede dikiş attırmak değildi bu.Acı,insanın birlikte ölmesi gereken şeydi.Kollarda,başta en ufak güç bırakmayan,yastıkta kafayı bir yandan öbür yana çevirme cesaretini bile yok eden şeydi."
- "Masalın nerede bittiğini, hayatın nerede başladığını fark edemiyorum. Bazen suratıma garip bakıyorlar, o zaman uyanır gibi oluyorum."
- "Tanrı'nın güneşi bu denli güzelse sen bir de ötekini düşün."
Nutkum tutulmuştu.
"Hangi öteki güneşi, Adam? Çok büyük olan bunu tanıyorum bir tek."
"Daha da büyük olan bir başkasından söz etmek istiyorum. Yüreğimizde doğan güneşten. Umutlarımızın güneşinden. Düşlerimizi de uyandırmak için göğsümüzde uyandırdığımız güneşten." - ey büyüleyici kadının güzel görüntüsü
ah bir mihrap dikebilsem adına
ışığımsın,düşlerimsin
biricik sevgilimsin benim... - ''Hepimiz büyüktük. Küçük küçük parçalarla,
aynı üzüntüden payını alan büyük ve hüzünlü kişiler. ''