- "Daha çok anlat" dedim.
"Hoşuna gidiyor mu?"
"Çok. Elimden gelse seninle sekiz yüz elli iki bin kilometre hiç durmadan konuşurdum."
"Bu kadar yola nasıl benzin yetiştiririz?"
"Gider gibi yaparız."
Jose Mauro De Vasconcelos, Şeker Portakalı. - "Bir şey daha var; KÜçük şekerportakalı fidanını hemen kesmeyecekler, kesildiğinde de sen çok uzaklarda olacaksın,fark etmeceksin bile."
Hıçkırarak bacaklarına sarıldım
"Bu artık bir şeye yaramaz, baba; hiçbir şeye yaramaz..."
Benimkiler gibi yaşlarla dolan gözlerine bakarak bir ölü gibi mırıldandım :
"Onu kestiler bile, baba; benim küçük şekerportakalı fidanım kesileli bir haftadan çok oluyor." - Onu yüreğimde öldüreceğim, artık sevmeyerek.
- "Pis şeytan! Çipil, kırmızı göz! Hiçbir zaman bir askeri okul öğrencisiyle evlenemeyeceksin, oh olsun! Postallarını boyayacağın meteliksiz erin tekiyle evleneceksin işte. Oh canıma değsin!" diye bağırdım.
- Evet, yapacağım bunu. Başladım bile. Öldürmek; Buck Jones'un tabancasını alıp güm diye patlatmak değil! Hayır. Onu yüreğimde öldüreceğim, artık sevmeyerek... Ve bir gün büsbütün ölecek.
- Başka bir hayatta düğme olarak doğmak istiyorum. Ne düğmesi olursa. Külot düğmesi bile. İnsan olmaktan ve bir zavallı gibi acı çekmekten iyidir.
- Tırnağıyla, duvara, iki yüreği delip geçen aşkın ateşlediği bir ok çizdi. Pek başarılı değildi bu yürekler, çünkü Dolores resimde çok başarısız olduğunu bana hep itiraf etmişti. Ama yüreklerin bir parça eğri büğrü oluşunun ne önemi vardı? Önemli olan, onun eşsiz niyetiydi.
- Sessizlik içindeydi heryer, ölümün kadifeden ayakları gezinir gibi. Ve ben, yaşamaya hükümlüydüm; yaşamaya!
- Evet yapacağım bunu. Başladım bile. Öldürmek Buck Jones'un tabancasını alıp güm diye patlatmak değil. Hayır. Onu yüreğimde öldüreceğim, artık sevmeyerek... Ve bir gün büsbütün ölecek.
- Zeze: Ağlamak kötü bir şey mi?
Totoca: Ağlamak hiçbir zaman kötü değildir, budala. Neden sordun?
Zeze: Bilmiyorum bir türlü alışamadım. Sanki yüreğim boş bir kafes...