Yani şunu diyebiliyor muyuz, 'Ya 50 sene önce televizyon bile yoktu, yazık, kimse kimseyi sevmiyordu.' Hayır. Aksine, bence o zamanlar daha güzel seçmeler vardı. Aşklar daha temiz, daha kusursuzdu. Her şey ilerlerken nasıl oluyor da mana geriliyor? Aşklar derinleşmiyor, yüzeyselleşiyor. Dostluklar sıkılaşmıyor, yüzeyselleşiyor. İnsanlar Allah'a daha çok değil de daha az muhabbet duyuyor? Madde sürekli ileri giderken mana sürekli geri gitti. Kaçırdıkları asıl olan şeyleri. (SF. 65)
Gönül derdi en ağırı belki de. İmtihanların en ağırı. Okudukça öğrendiğim, Efendimizin şu duası mıh gibi aklımda; "Gönlümün imtihan edilmesinden Allah'a sığınırım"...
Bir dost omzu aradım en kötü zamanlarımda. Baktım ki kimsem yok. Benim gibi kimsesi olmayan adam nereye yaslasın omzunu, kağıtları seçtik işte. Yüreğimjzdeki boşluğu dualarla doldurmaya, gözlerimizdeki yaşları da kağıtlarla silmeye çalıştık...
İnsanlar rahata alışmış, hiçbir evde soba yok artık. Böyle düşünen insanların ellerini kimyasal pahalı kremler düzeltmez. Ellerin en iyi ilacı avuçlarını semaya açıp dua etmektir. Yürekten ediyorsan duanı, derdini anlatıyorsan Hakk'a, gözlerinden düşen damlalar o avuçlara iyi bakar merak etmeyin. O pahalı kremlerin yapamadığını yapar dualar. Hem sadece elinize değil içinize de iyi gelir...
Biriktirir biriktirir dururdum içimde. Sanki bir gün biri gelip tamamlayacakmış gibi?
Zaten sevince her şeyin rengi değişebiliyor. Yıldızlar bulutlardan daha da yakın. Her birine bir isim taktım. Onlar da beni Fesleğen diye çağırıyorlar, tıpkı onun çağırdığı gibi. Tebessüm ediyorlar. Belki sadece bana değil, seven herkese, ama ben üzerime alıyorum.
Her akşam babam eve geldiğinde kucağına atlar, bilmeden üzerine bastığım karıncalar için ağlardım. Babamı kucağı dünyanın en rahat yeriydi. 8 yaşında yanakları al al bir kızdım. Babam mı dünya mı deseler, babam derdim.
Babamın küçük kitapçısı benim en büyük oyun alanımdı. Kitapları dikkatlice üst üste koyup ev yapar, içine de bir anne, bir baba, bir de çocuk çizermişim.
Babamın camiye gittiğini gördüğümde peşinden gider ve babam namazı kılarken ben yarısını kılıp cami avlusundaki güvercinlerle oynardım. O yaşlarda annem için vermişti bana yarım vakit namaz kılmaya, yarım gün oruç tutmaya. Küçükken her şeye böyle yarım yarım başlayıp iki kişilik bir sevdaya tutulunca afalladım işte.
Gitmek, en kolayını seçmek miydi yoksa en zorunu mu?
Melih Cevdet Anday
Aliya İzzetbegoviç
Friedrich Wilhelm Nietzsche
Johann Wolfgang von Goethe
James Bowen
Emin Çölaşan
Patti Smith
Lale Müldür
Muhammed Bozdağ
Louise L. Hay