Başımdan hiç aşk macerası geçmemişken, hiç çocuk doğurmamışken, ölen birini bile görmemişken, yaşam hakkında nasıl yazabilirdim? Tanıdığım bir kız yakın zamanda, Afrika'da pigmeler arasındaki maceralarıyla ilgili bir kısa öyküsüyle bir ödül kazanmıştı. Bu tür şeylerle nasıl rekabet edebilirdim?
Sessizlik bunaltıyor beni. Sessizliğin sessizliği değil bu. Benim kendi sessizliğimdi. Çok iyi biliyordum ki otomobiller gürültü yapıyordu. Otomobillerin ve yapıların aydınlık pencerelerinin gerisindeki insanlar da gürültü yapıyordu. Nehir de gürültü yapıyordu. Ama ben hiçbir şey duyamıyordum. Kent ışıldayarak, göz kırparak, bir afiş gibi yamyassı asılmış duruyordu penceremde.
Bir kadının bir tek temiz yaşantısı olması gerektiği, oysa bir erkeğin biri temiz öteki kirli iki yaşantısı olabileceği düşüncesi beni çileden çıkarıyordu.
Olmasını beklediğim hiçbir şey yoktu.
Keşke biraz ukala ya da arsız olabilseydim ama çok korkağım.
Evet, körkütük sana âşıktım; hala da öyleyim. Daha önce hiç kimse içimde böylesine şiddetli bir fiziksel çoşku yaratmamıştı. Seni yüreğimden koparıp attım çünkü gelip geçici bir gönül eğlencesi olmaya katlanamazdım. Bedenimi ellerine teslim etmeden önce, fikirlerimi, zihnimi, hayallerimi teslim edebilmeliyim. Oysa senin bunlardan hiçbirini alacağın yok.
Ben hissettiğim, düşündüğüm ve yaptığım şeyim.
Hayatımın hikayedeki yeşil incir ağacı gibi önümde dallanıp budaklandığını gördüm. Her dalın ucundan sanki olgun, mor bir incir gibi mükemmel bir gelecek uzanıyordu ve beni çağırıyordu. Bir incir, bir koca ve çocuklar; diğer bir incir, başarılı bir profesör ve bir başka incir, muhteşem editör. Ve gene bir başkası avrupa ve afrika ve güney amerika, bir diğeri constantin, sokrates, atilla gibi garip isimleri ve enteresan işleri olan bir sürü sevgili, bir başka incir olimpiyat bayanlar takımı şampiyonu ve bu incirlerin ötesinde tam olarak çözemediğim bir sürü başka incir daha. Kendimi ağacın altında oturup, sırf hangi inciri seçmeye karar veremediğim için açlıktan ölürken gördüm. İncirlerin her birini istiyordum ama birini seçmek, geri kalanının tamamını kaybetmek anlamına geliyordu ve ben orada karar veremeden oturdukça, incirler birer birer buruşmaya ve kararmaya başladı ve tek tek her biri ayaklarımın dibine düştü.
"Benim hayatımın amacı ne ve onunla ne halt edeceğim? Bilmiyorum ve korkuyorum. Asla istediğim bütün kitapları okuyamayacağım; olmak istediğim bütün insanlar olamayacağım ve yaşamak istediğim bütün hayatları yaşayamayacağım. Kendimi istediğim bütün becerileri edinecek kadar eğitemeyeceğim. Bunları neden istiyorum? Hayatımda mümkün olan zihinsel ve fiziksel tecrübelerin tüm renklerini, tonlarını ve çeşitlerini tatmak ve hissetmek istiyorum ve korkunç derecede sınırlıyım? Uğrunda yaşayacağım çok şey var, yine de anlaşılması mümkün olmayacak kadar hasta ve üzgünüm."
"Beni tanıyan hiç kimsenin gelemeyeceği bir yerde olmak istiyordum." (s.183)
Cengiz Gündoğdu
Sinan Akyüz
Bernard Lewis
Sarah Jio
Richard Dawkins
Hilmi Yavuz
Cecelia Ahern
Bülent Parlak
Jostein Gaarder
Cem Mumcu