Geçmişlerinden çok az söz ederler, çok az hatırlarlar ancak gerektiğinde üç beş kelime ederlerdi. Bu da alaycı bir tavırla olurdu. Belki de doğrusu buydu. Çünkü birçok insanın geçmişini hatırlaması, enerjisini öldürüp geleceğe dair umutlarını yok eder.
Aslında söylediklerine kendileri de inanmıyordu. Bütün bu insanların ortak bir tuhaflığıydı bu kendilerini olduğundan daha kötüymüş gibi göstermek. Özünde iyi olan biri, bazen en kötü özelliğini bile ortaya sermekten çekinmez.
İnsanın aklı ve vicdanı varsa parasız yaşamak olasıdır. Ancak vicdanını bir kenara bırakan insanlar çok paraya gerek duyarlar. Az vicdan, çok para"
"Ne kötü bir ev sahibisin. Konuğun ayakta dururken, sen oturuyorsun..." "O halde sende otur" dedi Kuvalda. "Nereye oturacağım ki?" "Toprağın üstüne... Belki biraz kirlenirsin..."
"Yaşam bizim için ne kadar zor ve ağır kardeşlerim. Durup dinlenmek hiçbir şekilde olanaklı değil"
"Bu nasıl bir hırsızlık?.. İnsan hırsızlık yaparsa aynı zamanda büyük bir hata da yapmış olur. İşte o zaman da kazandığından çok daha fazlasını kaybeder...."
Her şeyi ayarlayan benim. Ama parayı o aldı... İşte insan benim gibi aptal olmalı... Yaşam hepimize karşı kardeşler... En yakınına bile tükürsen, dönüp dolaşıp seni buluyor, kendi yüzüne çarpıyor.
"Ne olmuş yani?... ben de bir zamanlar insandım... Şimdi atılmış biriyim..." Yani hiçbir şeye mecbur değilim...Yani istediğimin yüzüne tükürürüm... Şimdiki yaşantımın özelliği, geçmiştekinin yadsınmasıyladır.
"Acıdığı zaman nasıl olur bir kadın!... Gidip dizlerine kapanıp ağlayarak seni öldürmesi için yalvar... Sana acır, öldürür bile!"
Haydi arkadaşlar, Aristid Kuvalda'ya içelim. Ömrümde bir an olsun yanımdan ayrılmayan tek dostuma!... Yine de canı cehenneme!... Bir an için ayrılsaydı. Söyleyecek şeylerim vardı..."
Sadık Hidayet
Cemal Süreya
Charles Bukowski
Philip K. Dick
Ernest Hemingway
Namık Kemal
Fakir Baykurt
Emre Kongar
Hasan İzzettin Dinamo
V. C. Andrews