Böylece beni; insan denen varlığın ne denli kudretli güçlerle dolu olduğunu saygıyla anlamak zorunda bıraktılar.
Kendimi yaşamın üvey çocuğu gibi hissediyor, zaman zaman aklımın gelişmesini yöneten gücün ağırlığını fazlasıyla duyuyordum.
İnsanı çok güçlü, çok istekli sevmem gerektiğini, yaşamın anlamını bulup kavramak için ancak bu sevgiden gereken gücü alabileceğimi hissetmiştim.
Bu adamların gözünde halk; bilgeliğinin, ruh güzelliğinin, iyi kalpliliğin bir örneği hemen hemen tanrısal, özü birliğin, güzelliğin, doğruluğun, yüceliğin prensiplerinden oluşmuş bir hazinedir.
İşçi niçin ayaklanır? Devrim için, üretim araçlarının ve üretimin haklı bir şekilde paylaştırılmasını sağlamak için.
İnsan ne kadar daha aşağılarda, toplumun en alt tabakalarında durursa, yaşamın öz gerçeğine, onun kutsal bilgeliğine o kadar daha yakındır.
Bir çok kez, insanların sadece sözde acıyan ve seven olduklarını, iş gerçekten acımaya ve sevmeye gelince hiç umursamadıklarını, belki de kendileri de farkına varmadan yaşamın genel düzenine boyun eğdiklerini gördüm.
Her insanda çocuksu bir yan vardır. Dayanabilmeliyiz ona, bu çocuksu yanı çok görmemeliyiz.
Kötülük her yerdeydi ve kimse nedenini bilmiyordu! Bilinmeyen bir yerde, bir örümcek gibi oturuyor; ördüğü görünmez ağlar yaşamı sımsıkı sarıyor ve bu ağın güçlü düğümleri her yerde hissediliyordu.
İnsanı insan yapanın kendini saran çevreye gösterdiği direnç olduğunu fark edeli epey zaman olmuştu.
Enis Batur
Yevgeni İvanoviç Zamyatin
Paulo Coelho
Paul Auster
Kristin Hannah
Nahid Sırrı Örik
Sylvia Day
Oğuz Atay
Franz Kafka
Muhammed Bozdağ