- Bir tanıdığı ölen her insanda olduğu gibi onlarda da gizli bir sevinç vardı. Çünkü ölen kendileri değil bir başkasıydı...
- Evren sonsuz bir şeydir ve akıl olmaz bir "bütünün" akıl almaz bir parçasıdır.
- Ne istediğimi kendimde bilmiyordum; hayattan korkuyordum, hayattan kaçıp uzaklaşmak istiyordum, ama gene de hayattan bir şeyler bekliyordum.
- Hayatım, birisinin bana yaptığı aptalca ve sinir bozucu bir şaka.
- Er ya da geç yaptığım işler, her neyseler unutulacak ve ben var olmuyor olacağım. O halde daha fazla çabalamak niye? İnsan bu gerçeği nasıl olur da göremez? Nasıl yaşamaya devam eder? Şaşırtıcı olan işte budur!
- Hayata ilişkin sorularıma cevap arayışlarımda ormanda kaybolmuş bir adamın hissedebileceklerini hissettim.
- "Hayatın anlamı nedir?" sorusuna alabildiğim tek yanıt şuydu; Sen "hayatım" dediğin şeysin, sen parçacıkların rastlantı sonucu bir araya gelmesinden oluşan geçici bir şeysin. Bu parçacıkların karşılıklı etkileşimleri ve değişimleri sende "hayatım" dediğin şeyi oluşturmaktadır. Parçacıklar bir süre daha bir arada kalacak, sonra bunlar arasındaki etkileşim duracak ve senin "hayat" dediğin şeyinde, sorularının da bir sonu gelmiş olacak. Sen rastlantısal olarak bir şeyin küçük bir parçasısın. O küçük parça mayalanmakta. Küçük parça bu mayalanmaya "hayat" adını veriyor. Parça bütünden kopacak, mayalanma ve de bütün sorular son bulacak.
- Ben hayatımın anlamını bilmek istiyorum, ama benim hayatımın sonsuzluğun bir parçası olması ona bir anlam vermek şöyle dursun, mümkün olan her türlü anlamı da ortadan kaldırıyor.
- Sonra ellerimin yapmış olduğu bütün o işlere baktım, emek harcayarak meydana getirdiğim eserlere, bir de ne göreyim, yaptığım her iş boştu ve ruhuma sıkıntı veriyordu. Yeryüzünde onlardan elde edeceğim bir kazanç yoktu...
- İnsanın güneşin altında o kadar çabalaması sonucunda, onca emeğinin karşısında eline ne geçiyordu? Her günü keder, her işi üzüntüydü...