- İnsanın kendisini alıklaştırmasını sağlayacak maddi çareler bulunmasaydı, insan soyunun yarısı hiç tereddüt etmeksizin beynini patlatırdı, çünkü insan, bulunduğu çekilmez durumla vicdanı arasındaki çelişkiyle yaşamak zorunda kalıyor. Çağımızdaki insanların hepsi bu durumda; hepsi de vicdanlarıyla yaşamları arasında cereyan eden sürekli ve apaçık çelişki içinde yaşamak zorunda. (sf 9)
- Bütün mutlu aileler birbirine benzer, her mutsuz ailenin mutsuzluğu kendine göredir.
- Pyotr İvanoviç'in onu son görüşünden bu yana epey değişmiş, zayıflamış gibiydi, ama yüzü bütün ölülerde olduğu gibi güzel, daha da önemlisi yaşarken olduğundan daha anlamlıydı.
- "Hiç korku yok! Çünkü ölüm de yoktu. Ölüm yerine ışık vardı."
"Ölüm hükmü giyen bir adamın cellâdın elinden kurtulamayacağını bildiği halde çırpınması gibi debeleniyordu. Mücadele için harcadığı bütün gayrete rağmen ona dehşet veren sona her an yaklaşmakta olduğunu hissediyordu. Istırabının, hem o kara deliğin içine sokulmaktan, hem de, daha çok, onun içine girememekten olduğunu duyuyordu. Girmesine engel olan, hayatının iyi geçmiş olması inancıydı. Haklı bir hayat yaşadığı üzerine görüşü takılıyor, ileri bırakmıyor, bu kadar azap veriyordu ona."
"Ya bütün hayatım, yaşadığım bilinçli hayat gerçekten gerektiği gibi değil idiyse?" - ''İnsan annesiz, babasız yaşayabilir fakat Allahsız yaşayamaz.''
- konuyu saptırmadan tamamen anlatmak ıstedığını ve yazdıgını anlatan çok heyecan verıcı muhteşeşm bir başyapıt bırdaha okumayı düünüyorum örnek bir kıtap
- Ekmek pahalı, emek ucuzdu; kazandığını yiyeceğe yatırırdı.
- İnsanlar tamamen kendileri için yaşıyorlardı. Tanrı, iyilik filan gibi ne söylüyorlarsa yalandan ibaretti. Onun için, Katyuşa işin derinini pek düşünmüyordu. Canı mı sıkıldı, bir sigara yakıp bir kadeh vodka içiyor ya da biraz sevişiyor, sonra her şeyi unutuyordu.
- Yalnız insanlar, yani büyükler, yetişkinler, boyuna birbirlerini aldatmaktan, azaba sokmaktan geri durmuyorlardı. Onlar için önemli olan ne bahar sabahı, ne de Tanrı'nın tüm yarattıklarına bağışladığı, evrenin bu güzelliğiydi. Bu güzellik herkesi sükûna, birliğe, sevgiye çağırıyordu ama insanlar için önemli, kutsal olan tek şey, kendi benzerlerine hükmetmek için kendi icat ettikleri şeylerdi.
- "Millet ölüyor," diye düşündü, "çocuklar beslenemedikleri için ölüyorlar. Kadınlar ölesiye çalışıyorlar. Herkes, hele yaşlılar doğru dürüst beslenemiyorlar. Böylece de millet, korkunçluğunu kavrayamadığı bir duruma doğru adım adım ilerliyor; bundan şikayetçi de değil üstelik. Biz de sonunda bu hali olağan bir şeymiş gibi karşılıyoruz."