- Aklanma. Kefaret. Kurtuluş. Peki ya sonra? Eh, sonsuza kadar mutlu yaşamak, elbette. Başka ne olabilir?
- "Şimdi, mollalar ne derse desin, yalnızca bir günah vardır, tek bir günah. O da hırsızlıktır. Onun dışındaki bütün günahlar, hırsızlığın bir çeşitlemesidir. Ne demek istediğimi anlıyor musun?... ..."Bir insanı öldürdüğün zaman, bir yaşamı çalmış olursun," dedi Baba. "Karısının elinden bir kocayı, çocuklarından bir babayı almış olursun. Yalan söylediğinde, birinin gerçeğe ulaşma hakkını çalarsın. Hile yaptığın, birini aldattığın zaman doğruluğu, haklılığı çalmış olursun. Anlıyor musun?"
- Rahim Han güldü. "Çocuklar boyama kitabı değildir. Onları en sevdiğin renklere boyayamazsın."
- "Çalmaktan daha kötü bir suç yoktur, Emir," dedi Baba." Kendisine ait olmayan bir şeyi alan insan, bu ister bir can olsun isterse bir dilim nan...aşağılıktır. Böyle birinin yüzüne tükürürüm. Böyle biriyle yollarımız kesiştiğinde, Allah yardımcısı olsun. Anlıyorsun, değil mi?"
- Bu bulanık Polaroid'de bile çapan'lı adamdan belli bir kendine güven, bir rahatlık yansıyordu. Bu izlenimi veren, duruşuydu: bacaklar hafif ayrık, kollar rahatça göğüste kavuşturulmuş, baş güneşe doğru eğik. Özellikle de, gülümseyişi. Fotoğrafa bakan biri, dünyayla barışık, dünyanın kendisine iyi davrandığına inanan biriyle karşı karşıya olduğu sonucuna varırdı.
- "Şöyle dedi: 'Çok korkuyorum.' Neden, diye sordum. 'Öyle mutluyum ki, Doktor Resul. Böylesine büyük, müthiş bir mutluluk, insanı korkutuyor.' Yine nedenini sordum, şöyle dedi: 'Senin bu kadar mutlu olmana, ancak senden bir şey almaya hazırlandıkları zaman izin verirler.'
- O zamanlar kendine karşı çok katıydın, hala da öylesin- bunu Peşaver' de, gözlerinde gördüm. Ama bunu aşacağını biliyorum. Vicdanı olmayan, iyiliği bilmeyen bir insan acı da çekemez. (Rahim Han)
- Seslendim:" Hasan! Getir onu!" Sokağın köşesini dönmek üzereydi; lastik botları yerden kar öbekleri kaldırıyordu. Durdu, döndü. Ellerini ağzının iki yanına götürdü. "Bin tane iste, senin için yakalayayım!" dedi.
- Artık Baba'nın yanıldığını görebiliyorum; bir Allah var, her zaman da vardı. O'nu burada, bu umutsuz, yılgın koridordaki insanların gözlerinde görebiliyorum. Burası Allah'ın gerçek evi; O'nu kaybedenler O'nu yine burada bulabilir- göz kamaştırıcı ışıkları, göğe yükselen minareleriyle o beyaz camide değil. Allah var, olmalı.
- Afganların en sık yinelediği deyiştir: Zendagi migzara. Hayat devam ediyor. Başlangıcı, sonu, kemyah, nah-kam, bunalımları, sevinçleri önemsemeksizin, ağır, tozlu bir kervan gibi ilerliyor.