- Sohrab'ın suskun olduğunu söylemek, yanlış olur. Suskunluk, huzur içeriyor. Sakinlik, dinginlik. Yaşam düğmesinin sesini kısmak gibi. Sessizlik ise düğmeyi kapatmak. Kesmek. Tamamen durdurmak.
- Aşağıya, Sohrab'a baktım. Dudağının bir kıyısı hafifçe kıvrılmıştı. Bir tebessüm. Orantısız. Çarpık. Varla yok arası. Ama orada.
- "Uçurtmayı senin için yakalamamı ister misin?" Yutkunurken, ademelması inip çıktı. Rüzgar saçlarını karıştırdı. Başını evet anlamında salladığını gördüm. "Senin için bin tane olsa yakalarım." dediğimi duydum.
- "Bence borcunu ödemenin, gerçek kefaretin yolu da budur: pişmanlığı iyiliğe dönüştürmek, şerden hayır çıkartmak..."
- Yeniden iyi biri olmak mümkün?
- Vicdanı olmayan,iyiliği bilmeyen bir insan acı da çekemez.
- "Bence hepsini unut.Kolaylaştırır." "Neyi?" "Hayatına devam etmeni."
- Bence tam bir saçmalık -hem de tehlikeli bir saçmalık- bütün bu ben Taciğim, sen Peştunsun, şu Hazara ve bu Özbek lafları. Hepimiz Afganız, önemli olan tek şey de bu. Ama bir grup ötekine bu kadar uzun tahakküm ederse... Hor görmeler, aşağılamalar başlar. Rekabet. Husumet. Daima böyle olmuştur.
- Trafik ışıklarında bekleyen arabaların camlarından uzanan yüzler yukarıya, yumuşacık dökülen tanelere çevrilmişti. Mevsimin ilk karında bu kadar büyüleyici olan nedir acaba, diye merak etti; neden böylesine etkiler insanı? Henüz kirlenmemiş, el değmemiş bir şeyi görme şansı mı? Yeni bir mevsimin, güzel bir başlangıcın çabucak uçup gidecek olan zerafetini, ayaklar altında ezilmeden, kirletilmeden önce yakalama telaşı mı?
- Kimisinin yedi sekiz çocuğu vardı, ama ne kadar şanslı olduklarının, rahimlerinde büyüttükleri bebekleri sağ salim doğurup kucağına almanın, emzirmenin ne büyük bir lütuf olduğunun farkınde bile değillerdi.