- Minik keratayı kucakladı, zira çocuklara son derece düşkündü, küçük şeytanların her halini sabırla karşıladı.
13-393 - Yüzündeki mum gibi solgunluk, fildişi saflığıyla handıysa tinseldi ve o gül koncası gibi mükemmel ağzı gerçek bir eski yunanlı aşk tanrısı yayıldı.
13-394 - Kadınların gözleri ne diye öyle büyüleyici olur ki ?
13-395 - Bir an sessizce oturarak hüzünlü gözlerini yere doğru çevirdi. Karşılık vermek üzereyken, bir şey dilinin ucuna gelen kelimeleri söylemekten onu men etti. İçinden gelen bir ses konuşmasını buyuruyor: İzzetinefsiyesi susmasını gerektiriyordu.
13-395 - Oldukça sadece ama moda ilahesi mecmuasının sadık karilerinin sezgisel zevkine uygun bir şekilde giyinmişti.
13-396 - Lakin, buna rağmen! Yüzündeki o gergin ifade! Daima içini kemiren bir elem vardı onda. Sanki ruhu taşmış da ta gözlerine gelmiş, şimdi kendi mahrem odacığında olsaydı da orada doya doya ağlayabilse, dışa vuramadığı hislerini gözyaşı halinde akıtıp rahatlayabilseydi.
13-397 - Akşamın solgun ışıkları bu derin kederlere garkolmuş arzulu yüzün üzerine vurmaktaydı.
13-398 - Sevgilisi daha anlamayacak denli gençti. Bir kadının en doğal hakkı olan aşka inandığı yoktu.
13-398 - Onun idealindeki erkeğin, eşsiz bir aşkla kalbini onun önüne serecek olan kimsenin öyle masal prensleri gibi yakışıklı ve zengin olması gerekmezdi, düşlerinin kadınını bulamamış güçlü sakin yüzlü mert, belkide saçları yer yer kırlaşmış, anlayışlı, onu kollarıyla sarıp koruyacak, derin, ateşli, mizacının olanca gücüyle onu kendisine çekecek, uzun upuzun bir buseyle onu teskin edecek bir erkek olsun ona yeterdi.
13-398 - Pek candan bir insandır, pek ender rastlanan yürekli, temiz kalpli bir insan, o ikiyüzlü, gündüz külahlı gece silahlı cinsinden kimselerden değil.
13-400