- Eşler birbirlerinden boşanabilir ama annelikten, babalıktan boşanamazlar. Çocuğun bu gerçeği anlaması için, anne babanın ona hayatı boyunca yanında olacaklarını hissettirmesi gerekir.
- Zafer, umudunu sonuna kadar muhafaza eden komutanların karıdır. Komutan binde bir ihtimalle bile olsa savaşı kaybedeceği fikrine kapılsa, mağlup olur. Yenilmek gibi bir seceneği düşünmemelidir ki mücadele edebilsin.
- Yunus Emre insanın ruhunu soğanın katmanları gibi açıyor. Ruhun en alt katmanında güçsüzlük ve aşağılanmışlık hissi vardır. Bunun arkasından suçluluk duygusu gelir. Onu öfke hissi izler. Daha ötesinde ise dehşet ve savunmasızlık hissi vardır. Bu silsileden geçen insan sonunda "Beni kim koruyacak?" diye sorar. Bu sorunun olumlu bir cevabının olması, insanın ümidinin yüksek tutulması gerekir. Tıpkı bir terapi seansının sevgi ve şefkat hissiyle kapanması gibi.
Yunus Emre insan ruhunu açıyor, temizliyor ve kapatıyor. İnsanın hayatını doğru yolda tutması için "Yıldızlardan geç, artık güneşe bak" diyor. Taptuk Emre'nin Yunus'a söylediği "Mal ve mülk şeytanın eşyalarıdır" öğüdü de onun düşünce sistematiğini inşa eden dinamiklerden biri olarak karşımıza çıkıyor.
Şefkat, sevgi ve aşk akıl dışı duygular olarak görünebilir. Fakat Yunus Emre bu duygulara akılla şekil vermeyi öğütlüyor bize. Önem ve öncelik sıralamasını akla yaptırıyor. Sevgiyi hangi kabın içine girerse onun şeklini alan suya benzetiyor, önemli olanın doğru kabı bulmak olduğunu hatırlatıyor. - Yunus sevgiye akılla şekil vermiş ve onun için olabilecek en iyi vizyonu oluşturmuştur. Sevgiyi insanın Allah'la ilişkisini inşa ederken kullanmıştır. Tasavvuf ehlinin genel eğilimin aksine Yunus realisttir. Nasıl üç kere çekiniz geri dönünce bir şirketle ilişkinizi kesersiniz insanın kendisini zarara uğratan nefisle ilişkisi de böyle olmalıdır. Yunus Emre sevgiyi nereye yatırırsak ruhumuza ve geleceğimize o yönden katkı sağlayacağını göstermiştir bize.
- Sevginin yatırım aracı olması için kaynağın çok olması gerekir. Olmayan şeyin yatırımı da yönetimi de yapılamaz. Yunus Emre'nin döneminde yaşanan travmalar sonucunda acımasızlık, menfaatperestlik, düşmanlık had safhadaydı. Böyle bir durumun üstesinden gelmek için sevgi zengini olmak gerekiyordu. Topluma önce büyük bir sevgi potansiyeli yüklemek, sonra onu yönetmek lazımdı. Taptuk Emre'nin Yunus'a önce insanları sevmeyi öğretmesinin nedeni budur. İnsan sevgisi olmayan biri Yunus Emre'nin gözünde dünyanın en fakir insanıydı.
- Aşk insanı karmakarışık eder; dün, bugün, yarın iç içe geçer. Ateşlerde yakar. Yakar ama içindeki cevherin de çıkmasını sağlar.
Âşık olan, varlık evini terk edip yokluk evine girer. Yokluğa erdiğindeyse her şeyi terk eder, kendini suda, toprakta bulur, Yaradan'ın denizinde erir.
Aşk başta ateştir. Ateş, kibir ve gücü temsil eder. Ama bu ateşte yandıkça suya,toprağa dönüşürsün. Sabrı, kanaati, alçak gönüllülüğü, edebi öğrenirsin. Aşk ilinde ahlak eğitimi vardır. Aşktan ahlaka giden bir yoldur bu...
Yunus'un yoludur. - Düzenin kurulumunu ve işleyişini öğrenme azminde olanlara da özel bir yardımı olan Yaratıcı'nın en önemli arzusu, "Nasıl yarattığımla ilgilenirken neden yarattığımı da bulmaya çalışın" mesajıdır.
- İnsan beyninin şebeke yapısını ve güçlü nöron ağlarını, bir şehrin trafiğine benzetebiliriz. Şehirde hangi semte yatırım yapılırsa o bölgeye rağbet artacağından, bölgenin yolları gelişir. İnsan beyninde üretilen düşünceler de ilgi alanımıza göre şekillenmektedir. Bilgi zenginliğine göre bir kişinin, günde ortalama 50 bin-100 bin civarında düşünce ürettiği zannedilmektedir. Böylece o kimsenin nöron ağları ve bilgi şebekesi de güçlenir ve sinirsel devreler oluşur. Takıntılı bir insanda hep aynı yol kullanılır; alternatif sinir devresi üretilemez.
- Sinestezi kavramı ilk kez, Richard Cytowic'in "Şekilleri Tat Olarak Algılayan Adam" kitabı ile dikkatleri çekti. Sinesteziye, birleşik duygular da denilebilir. Sinesteziyle ilgili tanımlanmış ilk olgu John Locke'un, borazan sesini kırmızı olarak algılamasıdır. Sinestezikler, "dejavu" adı verilen, yaşamışlık hissi oluşturan hafıza bozukluğu veya olacak olayları önceden rüyalarında görme gibi "nadir yaşantıları" sık yaşarlar.
- Tarla Metaforu:
İnsan ruhu bir tarlaya benzer. Yabani otlar gibi büyüyen günahlar temizlenir ve güzel tohumlarla yeni mevsime hazırlanırsa rahmet güneşi ve merhamet yağmuru geldiğinde, içimizde güzel çiçekler açmaya başlar. Her insanın ruhunda gerçekleşecek olan bu bakım işi, zahmetli bir iştir.