- Gerçek cennetler, kayıp cennetlerdir.
- Yalnızca çocuklar değil, şairler de dayakla eğitilir.
- Yeryüzünde haz ve ahlaksızlık kadar sınırlı bir şey yoktur. Gerçekten de bu bağlamda, deyimin anlamını biraz saptırarak, hep aynı kısır döngü içinde dolanıp durduğumuzu söyleyebiliriz.
- Aşk yüzünden, sevdiğimiz insan uğruna akla gelebilecek en büyük fedakarlıkları yapmakla kalmaz, bazen arzumuzu bile feda ederiz;zaten sevdiğimiz kişi, bizim kendisinden daha aşık olduğumuzu biliyorsa, arzumuzu tatmin etmek iyice zordur.
- Bir mala ölümüne bağlılık, malın sahibine daima ölüm getirir.
- Her birimizin, kendi kusurunu gizleyen veya görünmez olacağım vaat eden özel bir tanrısı vardır; bu tanrı, yıkanmayan insanların gözlerini ve burun deliklerini, kulaklarındaki kir tabakasına, koltukaltlarındaki ter kokusuna kapatır, hem kulaklarını, hem de koltukaltlarını hiç çekinmeden ortalıkta gezdirebilecekleri, kimsenin bir şey fark etmeyeceği konusunda kendilerini ikna eder. 394
- Zaten en büyük aptallık, insanın kendi hissetmediği duyguları gülünç bulması, ayıplamasıdır beyefendi. 421
- Körü körüne hayran olduğumuz kişilerin öyle şeylerini kaydeder, hayranlıkla aktarırız ki, bunlardan çok daha üstün olan birçok şeyi, sırf değerine göre yargıladığımızda, sertçe reddederiz; tıpkı bir yazarın, gerçek oldukları gerekçesiyle romanında kullandığı "vecizeler"in ve kişilerin, canlı bir bütünlüğün içinde, aksine durgun, vasat bölümler oluşturması gibi. 424
- Benmerkezcilik bu şekilde her insanın dünyayı, kral olan kendisinin altında, basamaklar halinde görmesine izin verdiğinden, M. Bloch sabah kakaosunu içerken daha yeni açtığı gazetede bir makalenin altında Bergotte imzasını gördüğü zaman acımasız bir kral olma lüksünü kendine tanır, Bergotte'a lütfen, kısa bir celse bağışlar, kararını açıklar ve kaynar kakaosundan aldığı her yudumda, "Bu Bergotte'u artık okumak mümkün değil. Hem kaba, hem sıkıcı. Gazeteye abone olduğuna pişman ediyor insanı. Bir yığın dolambaç! Laf kalabalığı!" diye tekrarlamanın huzurlu zevkini yaşardı. Sonra bir tereyağlı ekmek dilimi daha alırdı. 428
- Gençliğin, özel bir aşktan yoksun, boş, her yerde - bir âşığın tutkun olduğu kadını bulması gibi - Güzelliğin arzulandığı, arandığı, görüldüğü dönemlerinden birini geçirmekteydim. Bir tek gerçek çizgi -uzaktan veya arkadan görülen bir kadında seçilebilen küçücük bir çizgi- Güzelliği gözümüzün önüne getirmemize yeter; onu görüp tanıdığımızı düşünürüz, kalbimiz çarpar, adımlarımızı sıklaştırırız, kadın gözden kaybolduğu takdirde, sonsuza dek, aradığımızın o olduğuna yarı yarıya inanırız; çünkü ancak yetişebildiğimiz takdirde hatamızı anlarız. 448