- hafızamızın en güçlü kısmı bizim dışımızda, çisentili bir rüzgârda, bir odanın rutubet kokusunda veya yanmaya başlayan bir ateşin ilk andaki kokusundadır; kendi benliğimize ait, zekâmızın işe yaramaz diye küçümsediği şeyi, geçmişin son ve en güçlü kalıntısını, bütün gözyaşlarımız dinmiş gibi görünürken hâlâ bizi ağlatabilen şeyi bulduğumuz her yerdedir. Bizim dışımızda mı? Daha doğrusu içimizdedir, ama bizim kendi bakışlarımızdan gizlenmiş, iyi kötü devam eden bir unutuşa gömülmüştür. Ancak bu unutuş sayesindedir ki, arasıra eski benliğimizi bulur, olaylar karşısında o eski benlik gibi tavır alır, artık kendimiz değil, o insan olduğumuz için ve şimdi bizim ilgisiz kaldığımız şeyi o insan sevdiği için, yeniden acı çekeriz. Günlük hafızanın parlak aydınlığında, geçmişin hayalleri yavaş yavaş solar, silinir, sonunda geriye bir şey kalmaz; onları bir daha bulmamız mümkün değildir artık. Daha doğrusu, bazı kelimeler (....) özenle unutuşa gömülmüş olmasaydı, bu hayalleri bulmamız mümkün olmazdı. 269-270
- Çağımızın hastalığı, her alanda, nesneleri, mutlaka gerçekte bulundukları çerçeve içinde göstermek ve bu şekilde, özünü, onların gerçeklikten yalıtmış olan zihinsel edimi yok etmektir. 271
- Bu benim, seven insanlarla zevk alan insanların aynı kişiler olmadığını ilk hissedişim değildi. 273
- Kesin kararlar, daima, süreklilik arz edemeyen ruh halleri yüzünden verilir.
- Sevdiğimiz kişiyi bir daha hiç görmek istemediğimizi söylerken tam anlamıyla içten değilizdir, ama görmek istediğimizi söylesek de daha içten olmayız.
- Hepimiz, artık sevmediğimiz zaman, biliriz ki, unutmak, hatta bulanık hatıralar bile, mutsuz aşk kadar ıstırap vermez.
- Alışkanlığın bir biçimi olan özveri, bazı güçlerin sürekli artması olanağını verir.
- Büyük bir servet sahibi olmadan sevmek, acıklı bir şeydir.
- Genellikle mutluluğu mümkün kılacak şeyi ele geçirdiğimiz anda, aynı akşamda olmaz mutluluğun elimizden çalınması. Çoğunlukla bir süre çabalamayı, ummayı sürdürürüz. Şartları aşmayı başarırsak doğa dıştaki savaşımı içimize taşır ve yavaş yavaş kalbimizi değiştirerek sahip olacağı şeyden başkasını arzulamasına neden olur. (...) Doğa şeytanca bir kurnazlıkla, bizzat bu ele geçirişi mutluluğun yok edilmesine alet eder.
- Gün içinde sahip olduğumuz zamanın miktarı esnektir; bizim hissettiğimiz tutkular bu zamanı genişletir, hissettirdiğimiz tutkular daraltır, alışkanlıksa doldurur.