- Henüz tanımadığımız o yüreği öyle çok özledik ki... Tanımadığımız o yerlere gitmeye ihtiyacimiz var.
- Gönül derdi en ağırı belki de. İmtihanların en ağırı. Okudukça öğrendiğim, Efendimizin şu duası mıh gibi aklımda: 'Gönlümün imtihan edilmesinden Allah'a sığınırım...'
- Birine seni seviyorum demek için pahalı bir restoran mı kollamak gerekiyor? Ya da pahalı bir saat mi hediye etmek gerekiyor? Güneşin yüzünüze vurduğu, bir simit bir çay eşliğinde tahta sert bir taburede çömelmişken söylenemez mi? O anın kıymetini bilen, ömür boyu sevdiğinin kıymetini bilmez mi?
- Neyi çok seviyorsak bu dünyada, imtihanımız o oluyor. Biz sevdiğimizi bu dünya için seviyoruz. Çok seviyoruz, ne olursa da çok sevmekten oluyor. Çok sevdik biz. Çok sevince de çok özledik. Çok sevince de gidiyordu imtihanın ise... O olmazsa yaşamam, nefes alamam diyoruz. Hatamız burada başlıyor sevgili dost. Evet, çok sevmek gerek. Ama bağlanmadan. Veren de alan da Allah iken bu ince çizgiyi unutuyoruz.
- Sevmek tanışmanın ötesindedir... Tanışmak, dairenin çeperini görmek ve ondan etkilenmektir. Peki, ya içi? Çeper %1 iken çepere sevdalanıp içini görünce sıkıntılara düşmüyor muyuz? Sorun Allah'ın adaletsizliği mi? Yoksa çepere sevdalanıp, çeperin içini hayalimizdeki özelliklerle donatıp, gerçeğini tanıdıkça yanıldığını anlayan bizlerde mi sorun? İçi Allah aşkıyla dolu olmayan bir dairenin çeperi güzel olsa ne olur? Hem en güzeli 5 - 10 yıllık bir güzellik değil mi? Bir kıvılcım gelir malını alır, Bir sivilce gelir güzelliğini alır...
- Sakladık kalabalıktan, yalnızca derdimizden anlayan derttaşlara anlattık... Şiir gibi seven adamların yüzüne ancak hüzün yakışıyor. Şiir gibi seven adamlar sırıtıyor bu dünyada... Nereden çıkmıştı bu şiirler, gözlerine bakmaya kıyamamalar?.. Oysa ki, ne anlatıyordu bize bu hayat? Nasıl sevin diyordu? Güzel olanı sev, elde ettikten sonra sıkıl, diyordu. Yenisini bul; daha iyisini, daha güzelini, daha zenginini... Televizyonlar bize bunu öğretmişti. Dizilerde oyuncular böyle sevdaları anlatıyordu. Çıkmaktı adı. Yöntemi de onunla olmazsa, ötekiyleydi... Sokaktaki reklam panoları bize ne anlatıyordu? 'Güzeli sevmeyi', güzel sevmeyi değil! 'Zengini sevmeyi', zengin yürekliyi değil! 'İtibarı olanı', takvası olanı değil!
- Her yeni kitap keşfe çıkmak gibiydi.
- Çünkü öyle bir şey var ki yanında, öyle bir güç var ki. Biraz hüzünlensen, biraz dertlensen tutuyor elinden.
- Ramazan bedenin gıdasına ara verip ruhu beslemektir...
- Bu şehirde insanlar sadece çalışıyorlar. Sorsan güneşi haberleri yok, sorsan bahçesindeki çiceklerden haberi yok. Makam müptelası insanların arasında şiire sevdalı bir adam olarak kalmanın imkânsızlığını tahmin edebiliyor musun? İnsanların Sevmeye vakitleri yok. Rabb'e para ile mi gidileceğini sanıyorlar? Sahip oldukları dizi kültürleriyle mi? Yoksa köylü kızının gözlerinden mi? Syf(119)