- Bırakın Allah aşkına. Zekiydi, azimliydi ve doğru zamanda doğru şeyleri yazdı. Yoksa üstün vasıflı bir yazar saymak bütçelerine haksızlık etmek olur. Küçümsemek için söylemiyorum, çok çalışkandı ve zaman içinde meleke kesp etti. Yoksa ilk zamanlarına bakarsanız, doğuştan gelen bir istidadı olmadığını göreceksiniz. Demek istediğim o ki, eğer yazmayı çok istiyorsanız, çok okuyun ve çok çalışın. (S. 37)
- "Büyüdük be!" dedi içini çekerek, "artık buluştuğumuzda oturup uyuz uyuz yemek yiyoruz. Eskiden buluşabilmek için sofradan kaçardık." "Eee ne yapalım peki? Bu yaşta uzuneşek oynayıp hastanelik mı olalım!" Burcu yattığı yerde sırtüstü döndü. "Hayır söylemek istediğim o değil. Oyun oynamaktan nasıl vazgeçtiklerini onu hatırlamaya çalışıyorum." " Aşka meşke daldık... " diye özetledi Devrim kısaca. "İyi bok yedik." Aslı'nın bu sözleri hepsini kahkahalarla güldürdü. "O işlere hiç bulaşmasak daha iyi ederdik bence. Oyuncaklar dünyasında yaşayan kazık kadar geri zekalılar olarak kalsaydık..." "Düşünsene, işten dönüp alelacele soyunup, hurra mendil kapmaca!" (S. 74)
- Yıllar sonra ilk defa, bir güne yalnız bir kadın olarak başlayacaktı. Bunca zaman boyunca, fark etmeden "biz" e o kadar alışmıştı ki, "ben" diye bir şey olduğunu unutmuştu. Daha da kötüsü, bu sabah karşısına çıkan "ben", korkak, güvensiz, ne yapacağını bilmeyen, zavallı biriydi. Bu kadını tanımıyordu; demek ki ruhu bile duymadan, içinde böyle bir mahluk büyütmüştü. Farkına varmadan değişmiş, bilmediği korkular, yeni öncelikler edinmişti. İnsanın beklenmedik bir şekilde kendisiyle karşılaşması, karanlıkta bir yabancıyla karşılaşmasından daha ürkütücüydü. (S. 89)
- Kader değil e yavrum, hayat! Müspet yahut menfi her şey, hayatın kendindendir. Kader, zannımca lügatlardaki en lüzumsuz kelime ama nedense herkes pek sever. Boynu bükük, tevekküle zorlayan bir yanı vardır. Biz de hayat deyip geçeceğimize, kaderimize yanmayı tercih ederiz. (S. 133)
- "Elbette korkuyorum. Belki inançlı olsaydım daha az korkardım ana maalesef inancım yok. Size tavsiyem inanabiliyorsanız, insanın. Bir zararı yok. Cennete gideceğini sanmak korkuyu azaltıyor galiba." Aslı yaşlı kadının bu yaklaşımı karşısında kahkahasını tutamadı: "Siz neden inanmıyorsunuz o zaman?" "Çünkü ben Tanrı'nın bize bunları neden yaptığını hiç anlamadım. Farklı mizaçlarda yaratılıp, aynı sınava tâbi tutulmamızın sebebini, öyle bir sınavın neden gerektiğini, neden en başta kusursuz yaratılmadığımızı, içimize kötülük koyup sonra bizi bunun için yargılamayı aklın bir türlü alması ama en başta onun bunu neden yaptığını anlamadım. (S. 134)
- Oysa birbirlerini eğlendirme zorunluluğu hissetmeyecek kadar eski dosttular ve bu yüzden sessizlik sorun değildi. Birlikte güvenilir, ağlayabilir ya da canları isterse sonsuza kadar susabilirlerdi. (S. 137)
- Kendini gerçekten çok yaşlı hissetti bir an. Böyle düşünmek için erken olduğunu biliyordu ama her şeye baştan başlamak için çok geçti ve insanı yaşlı yapan da buydu. (S. 141)
- Dünyanın ve hayallerin bu kadar kolay değişebilmesi ne kadar gariptir; ömrünün sonuna kadar birlikte yaşayacağını sandığın biri, üç gün sonra "el" olup çıkıyor ve sen buna alışıyordun.Koca dünya yıkılıyor sonra hiçbir şey olmamış gibi yeniden kuruluveriyordu. Çanlar el, eller can olup çıkıyordu. (S. 184)
- Yalnızlık tek başına kalmak değil, tek başına kaçmaya çalışmaktır.
- Yalnızlık tek başına kalmak değil, tek başına kalmaktan kaçmaya çalışmaktır.