- Bir gülün tenine değmedi hiç elleri Bu yüzden yumuşaklık nedir bilmezler Çiçeksiz büyüttüler çocukları Oyunlarda durmadan yenmeyi öğrettiler Bir büyük oyunda sonra yenildi çokları Sevgisiz büyüttüler çocukları
- Uzun uzun susuyoruz sözün kıyılarında Hangi kapıyı aralasak bir uzaklık esiyor Hiçbir düşünceyi sonuna dek götüremiyoruz. - Böyle belirlenmiş sınırlar içinde Bir iç denetimle, bir dış denetimle Konuşmasak da eski tadını yitirdi - Düşler kuruyoruz yeniden gelecek üzerine Kaldırıp kirpiklerimizi ayak uçlarımızdan Dağlara bakıyoruz, ufuklara, bulutlara
- Dünyanın bütün suçlarını işlemiş Bütün yanlışlarını ben yapmışım gibi Yaptığım her işten tedirgin oluyorum. İçimde sürekli bir horlanma korkusu Bir kekeme tutukluğu ürkek dilimde En iyi bildiğim konuda bile Çekine çekine konuşuyorum.
- Ömrüm Ah benim ördükçe sökülen Yakasız kolsuz hırkam?
- Ölümü bilerek nasıl yaşar insan, geride dünyanın kalacağını bilerek nasıl ölür, bilmek bütün acıların anasıdır
- Benim sana iyilikten başka Kötülüğüm olmaz demiştim Anımsar mısın Dayanmak zordur buna... Bir bir çıkıyor söylediklerim.
- Yazmasaydım Borçlu ölürdüm aşka.
- Dönek yalnızlığım benim Yine hangi pişmanlığın peşindesin...
- İnsan belki de hiçbir zaman olmadığı kadar bir gönül yorgunluğunu yaşıyor. Sevme arzusunu, iyi bir eğitim, iyi bir iş, iyi bir gelir, iyi bir statü sıralamasının ötesine ite, erteleye, tenha gövdesi avara kasnak gibi dönmekten yorgun düştü. Bir tuhaf zamane hastalığı?
- Biz, sanırım gözlerimizi içimize biraz geç çeviriyoruz. Çevirdiğimizde ise gördüğümüz, tomurcuklar içinde kurumuş bir insan gülü, insan olma olanağı? Aşk bir yere gitmiyor. Biz onu binlerce önlem duygusuyla mezara dönmüş gövdemize gömüyoruz.