- Mevcut hayat tarzını reddedemeyen Müslüman, farkında olmadan kendisini reddediyor ve kendi değerlerine yabancılaşıyor. Mevcut hayat tarzı içinde, insan, kendini eşyaya hükümran sanmaktadır. Fakat aslında eşyanın kendisine hükümran olduğunu bilmemektedir. Her fert, kendş ekonomik bağımsızlığını hissetmemektedir. Eşya hevesi gitgide artmaktadır, fakat bu hevesine bir sını çekmeye gücü yetmemektedir, daha doğrusu bu hevesi için bir sınır olabileceğini tahayyül edememektedir. Çok sayıda küçük küçük ilanları var da, bu ilahlara taşındığını farkında değildir. Çünkü "kul"kutunun farkında değildir, unutmuştur.
- "Yoksul çocukları esirgeyip korumak adına düzenlenen balolarda, göbekleri yeterince şişmiş adamların sabahlara kadar vur patlasın çal oynasın vakit geçirirlerken, bu çocukların okuma kitaplarını nasıl satın alabileceğinin hesabının yapıldığı bir dünyada bir bozukluk var demektir."
- İnsanın yapmadığı şeyi söylemesi nasihat değildir, ahkâm kesmedir.
- Sanılmasın ki, İslâm'a karşı olanlar, İslâm'ı gerçekten bildikleri için karşı koyuyor. Gerçekte, bu gün, İslâm'a bilinçli ya da bilinçsiz biçimde karşı koyanların çoğu İslâm hakkında doğru dürüst bir bilgi edinmiş değildir.
- bu gün Müslümanlar, bir yandan kendilerini yeniden kurmanın sancısını çekerken, bir yandan da dış tasallutlarla mücadele halinde...
- Zihnin her türlü şirkten, gizli küfür bulaşıklarından arındırılması, kısacası "kelimeişehadetin" kavranılması ve tasdik edilmesi insanı Müslüman yapmaya yeterliyse de, "Müslümanca bir hayat tarzını" yaşayabilmek için şahadet kelimesinin getirdiği sonuçlara uymak gerekmektedir. Bunun adına amel deniliyorsa, böyle bir amelin içinde olup olmadığını kişi kendine sormalıdır.
- Kendine Müslüman'ım diyen biriyle bir başkasının gündelik tutum ve davranışı arasında fark olmadığını gözlemleyenin zihninde, acaba Müslüman denilince nasıl bir görüntü doğuyor? Nitekim bu gün Müslümanların günlük yaşantısına bakan biri, dış görünüşlerde, tavır ve hareketlerde böyle bir farkı kolayca yakalayamayacaktır. Önemli olan kafa yapısıdır deyip geçilebilir mi? Kafa yapısının, düşünme tarzının, insanı ve kâinatı, doğayı algılayıştaki farkın ne denli önemli olduğunu söylemeye gerek yok. Fakat bu kafa yapısı, hayat anlayışı nassların hükmü çerçevesinde hayata yansımadıkça, başka bir deyişle, Müslümanlar yaşadıkları çevrede kendi kültürlerini dışlaştırmış olmadıkça, din, herhangi bir felsefî akideden daha fazla bir anlam taşımayacaktır.
- Çeşitli kümelerin varlığını Müslümanlar arasında bir tefrika olarak değil, fakat bir canlılığın ifadesi olarak değerlendirmenin yerinde olacağını düşünüyoruz. Birbirine karşı suçlayıcı tavır içinde bulunan kişiler veya kümeler muhtemelen daha birbirleriyle yüz yüze gelmiş ve tanışmış bile olmayabilir. Herkesin birbirini saptırmadan, art niyet aramadan anlamaya çalışması durumunda yanlış anlaşılmanın yolu kesilmiş olur. Buna rağmen "görüş" farkları kalmışsa, bu farkın öznel ve bireysel olduğu kabulünden hareketle düşmanca tavır alma yerine anlayışa ve saygıya dayalı bir temel oluşturabilirler.
- ..bizim dilimizde Batı artık bir ülkeyi veya bir kıtayı değil, bir zihniyeti ve o zihniyetin temerküz ettiği her yeri ifade etmektedir, coğrafya değildir söz konusu olan, zihniyettir.
- Müslümanların antiemperyalist tavrını, yalınkat bir Batı düşmanlığı ve körü körüne bir siyasî tavır alış biçiminde algılamak meseleyi saptırmak olur. Müslümanların emperyalizme niçin karşı çıktığını anlamak için, önce, Müslümanca yaşayış tarzının ne olduğunu öğrenmek gerekir.