- Böylece faiz haddini sıfır düzeyinde tutmayı öngören herhangi bir iktisadi düzenlemede, sırf bu uygulamadan dolayı İslami kuralların yürürlükte bulunduğunu söyleyebilme gerekçesine sahip olduğumuzu söyleyemiyorsak, herhangi bir sebeple İslamın bazı hükümlerinin yürürlükte bulunduğu veya bazı hükümlerinin uygulanmasına göz yumulduğu bir idari/içtimai düzende de, mücerret böyle uygulamalara bakarak orada İslamın uygulamakta olduğu neticesine ulaşmamızın zorunluluğu da ortadan kalkıyor demektir.
- Demokratik sistemin yapısal sonuçları itibariyle Müslümanlara kılık kıyafetleriyle ilgili olarak veya ibadetlerini eda etmelerine göz yumulmasına veya bazı ülkelerde İslama ilişkin bazı hükümlerin yürürlükte bulunmasına bakarak oralarda İslamın hayata geçirilmiş olduğuna kanaat getirmek önemli bir yanılsama olur.
- ....modern zamanların tipik yazarlarının başında gelen W.Faulkner: "Şunu anladım ki yaşamanın her türlüsüyle, yazmanın her türlüsü arasında kapatılmaz bir uçurum uzanır... Yaşayabilenler yaşar, yaşayamamanın acısını çekenler de bu acıyı yazarlar..." derken, modern yazarın, yazmakla yaşamak sarkacında yaşadığı gerilime atıfta bulunuyordu.
- Lafı çoğaltmadan söylemek, o lafın içindeki anlamın çoğaltılmasına yol açıyor.
- 70'li, 80'li yıllarda, sağcıların edebiyat meydana getiremeyeceğine ilişkin ve solcular arasında rağbet bulmuş bir telakki tarzı vardı. Burada, sağcılardan, daha çok, sanıyorum "Müslüman olanlar" kastediliyordu. Oysa içinde yaşadığımız kültürün kodları, Müslümanlar tarafından oluşturulmuştur. İslâm'la temas kurulmayınca o kodların çözülmesi mümkün olmadığı gibi, yeni kodların (burada, mazmunların) oluşturulması da kolay olmaz. Referans noktası bir kez yitirilince, neyin neye bağlanacağı da açıkta kalır.
- Nuri Pakdil'i ise uzun yıllar bir arada bulunmamıza rağmen yazı yazarken hiç görmedim, çünkü kitap okumak da, yaz yazmak da onun için özel bir ritüel sayılırdı. Kitap okumak için bile elbisesini giymekten başka kravatını da kuşanır, masanın başına öyle otururdu. Okumaya verdiği değerden ileri gelirdi bu.
- Sessizliktir, herkes nasıl anlarsa öyle biçimlenen.
- Kurulu düzenin bir parçası olarak yaşarken,o düzenin isteklerine göre yaşamaya mecbur bırakıldığımız kuralları yok saymak mümkün değildir.Çünkü onlar var.Fakat bu kurallara uyarken İslamdışı davranış kalıplarına uyma zorunda bırakıldığımızın farkında olmak gerekiyor.Dahası, onlara uymak zorunda kaldığı için, istemeden de olsa, Müslümanın kendine mahsus avantajlarını kullanmaktan vazgeçilmiş olduğu da itiraf edilmelidir.
- Meseleyi, münazara usulüyle vaz etmek, sonra da bu usul içinde tartışmaya başlamak, konuya açıklık getirme yerine onu büsbütün karmaşıklaştırmaktan başka bir işe yaramaz.Sağlıklı bir düşünme ortamına ulaşabilmek, daha da önemlisi karşılıklı yanlış anlamadan kurtulmak için, ilkin bu münazara usulünü bırakmak gerektiği üstünde durulmalıdır
- Allah dilerse her şey olur, ona kuşku yok.Fakat Allah'ın dilediği, emrettiği hayat yaşanmadıkça, Allah'ın hükmü insanlar arasında yürürlüğe girmez.Insanı o hayat tarzını yaşamaktan Allah mahrum etmiyor, o kendi kendini mahrum bırakıyor.Çünkü Allah, dinini tamamlamıştır.Fakat o din yaşanmadıkça onun yeryüzünde yürürlüğe girmesi âdetullahtan değildir