- ...din, insanın iradesinin dışında ve fakat gene bir insanın (peygamber) aracılığıyla onlara tebliğ edilen bir hakikatin ifadesidir. (18)
- ...insanlar Asr-ı Saadet'te kendilerini dinin öngörülerine doğru değiştirme çabasında bulunurlarken; sonraki dönemlerde, dini içinde yaşadıkları dünyanın şartlarına göre algılama çabasının içine girmiş oldular. (21)
- İslâm kıskanç bir dindir. Kendisinin zuhur ettiği yerde bir başkasının (batıl olanın) zuhuruna göz yummaz. Kendisi varsa, bir başına var olur. İktidarını, hâkimiyetini başkasıyla paylaşmaz. Müslümanlarım her türlü olumsuz şartlar altında dinlerini muhafaza edebilme hususunda aynı dinin gösterdiği esneklik, onun hayata intibak kabiliyetinin bir başka özelliğidir. Müslümanlar kendilerine en zıt olan şartlarda bile dinlerinin gereklerini, isteklerini yerine getirebilme imkânlarıyla donatılmışlardır. (23)
- Müslüman, içinde yaşadığı şartları temelinden Müslümanca şarta dönüştürmekle görevli kılınmıştır. (23)
- Hermes, Firavun?a dönerek şöyle demişti: ?Nur?u ara! Bir hükümdar, ancak milletinin kalbindeki nuru görürse onu iyi idare edebilir.? Çünkü Hermes?e göre asıl insan nurdur; belki insanlar bu nuru tanımazlar, belki onu ihmal ederler. Fakat hakikat budur. Her insan için bu nur her şeyden yakındır, çünkü onun kalbindedir.
- Edep, yalan karşısında hakikate sözcülük edecek tavra sahip çıkmaktır. Edep, ceberut yalan karşısında, sessiz hakikatin yanını tutmaktır. (30)
- Dua, Allah'a sığınmak, onun rızasını talep etmek, daha da ileriye giderek Allah'la beraber olmak ve O'nunla bütünleşmek ise, bu, aynı zamanda, kişinin Allah'ın rahmetine gark olma anlamını da tazammun eder, demeye gelir. Rahmetin içinde yaşamayı istemekse, akla gelebilecek duaların en yücesi olmalıdır. (79)
- "Herkes herkese bir lokma bir şey verebilir, ama boğaz bağışlamak ancak Allah'a mahsustur" (94)
- Eğer ulaşılan ülkelerin zenginliklerini talan etmek veya o ülkelerin zenginliklerini zaman içinde sömürmek fetih sayılsaydı, Avrupa'nın bütün emperyalist ülkelerini ve onların komutanlarını fatih diye adlandırmamız gerekecekti. (121)
- ...bir ülkeyi ele geçirmenin, ıstılah anlamıyla fetih sayılabilmesi için, oranın zenginliklerini talan etmenin dışında bir amaca yönelmiş olmasını esas alıyoruz. Medine, bu yüzden, Allah'ın Resulü (sav) tarafından fethedilmiştir, diyoruz. O'nun (sav), Medine'ye girişi savaşla değil ve fakat davetle ve sulh yoluyla olmasına rağmen, burada bir fetih gerçekleştirilmiştir. Mekke'ye girilmesi ise savaş şartları içinde mümkün olmuştur, ne var ki, bu savaşta kan dökülmemiştir. Ve Mekke, kansız bir savaşla fethedilmiştir. Her iki fethin özelliği de, bu sitelerin zenginliklerini talan etme niyetini gözetmemiş olmasıdır. O kadar ki, orada yaşayan insanların dinlerini değiştirmeleri hususunda bile bir zorlama vaki olmamıştır. (122)