- -Ne zaman işitsem o şarkıyı, senin de işittiğini düşünüyorum. İşitiyor musun? Yaslı Gülümseyiş
- -Özlenen, eğer sevgili mevkiinde duruyorsa her şey mümkündür, dedi. Yaslı Gülümseyiş
- - Neredeydin? diye sordu. - Zaman yoktu, dedi kadın. Yok muydu? - Yoktu, dedi kadın, zaman adem halindeydi. Gene de gelebilirdin. - Gene de gelemez miydin? Dedi adam. Bu kez cümlesini değiştirdi kadın: - Zaman uymuyordu, dedi, zaman uygun değildi, zaman uymadı. Bu cümlenin içine elli çeşit anlamın sığacağını biliyordu. Adı gibi... İkisi de... Yaslı Gülümseyiş
- - Seni sevmek böyle bir şey demek ki, dedi adam. Yaslı Gülümseyiş
- Onu yitirmiş miydim? Ona ömrümün hangi durağında sahip olduğum belli değil. Kendimi bildim bileli onun ardındaydım. O, elini, bir tayfa uzatmış duruyor. Tayfın içinde biçimlenen görüntü sanki benim, ben im... Buzlu camların ardından beni seçtiğini düşünüyorum. Çantası koluna takılı ve öbür eli meçhul bir yerde duran tayfa uzanıyor... Sürekli onunla konuşuyorum. Boyuna bir adı fısıldıyorum. Aklımın uzak köşelerinde o ad... Ceset
- - NE ZAMAN ADIN GELSE AKLIMA... - Konuşma ne olur... - Orada sen varsın... Sustu. Göz ucuyla kadına baktı: - Abarttığımı düşünme, ne zaman adın gelse aklıma, sen ordasın: yani her zaman... - Biliyorum, ama bu sözü duymak istemiyorum, bu sözü duymaktan korkuyorum... - Sen beni sevmekten korkuyorsun... Ceset
- Başına bir bela mı sarılıyordu. Bir daha bakmayı denedi kadına: - Senin yolunda musibete uğramak da güzel... - Ne demek o? - Bilmiyorum. Bunun yanıtını belki hiç bilemeyeceğim... Bildiğim... Kadın bu kez adamın yüzüne dümdüz baktı. Bekledi. - Seni seviyorum, dedi adam kestirmeden, sözünü sakınmadan. - Korkutma beni... Beni böyle öldüreceksin sen... Ceset
- Onuru kırılmış bir dişiden daha tehlikeli ne düşünülebilirdi yeryüzünde? Sürekli kaçan, sürekli kovalayan, sürekli kovalandığını kuran bir dişi... Belki bu yüzdendi, evden uzaklaşmıştı. Kendini bir kentten ötekine bir trenden bir otobüse, bir otobüsten ötekine atarak ve dağlar tepeler geçerek Allah'ın belası bir kasabada bulmuştu. Ceset
- Yumruğum sımsıkı: yitiğim avucumun içinde duruyor, onu elimden kaçırma kaygısıyla kavruluyorum... Genzimde, hançeremde düğümlenmiş olmayan, hiçbir notaya raptedilmemiş, raptedilemeyen bir avazla bağırıyorum -bağırmak istiyorum: ' Sen yoksun! Sen hiç olmadın! Sen hiç bana görünmedin!.. Yoksun!' Ceset
- Böylece kimilerinin kurulu çitlerden özgürlük fikrine ulaştığını, kimilerininde açık kapıları kapatarak özgürlüğü kısıtlayabileceğini düşündüğünü görüyoruz. (15)