Elli yıl da yaşasa, bu tür insanlar hayatlarını hep aynı doğrultuda ve aynı yoğunlukta yaşayıp gider, sonunda da ölürlerdi...
Yataklarında deliksiz bir uykuya dalan gençler, sabahları fabrikanın sirenini duyduklarında hemen ayağa fırlardı. Babaları, çocuklarını dövse de, bu normal bir davranış biçimiydi. Çünkü onlar da gençliklerinde kendi babalarından aynı şekilde dayak yemişlerdi. Hayat, bu fabrika işçileri arasında böyle bir düzen içinde akıp gidiyordu...
-Ağlama anne. Düşünsene, bu yaşadığımız hayata hayat mı denir? Kırk yaşındasın ve bugüne kadar doğru dürüst yüzün gülmedi. Hep acı çektin. Babamı düşün anne. Çaresizlikten ve âcizlikten her gün döverdi seni. Onu daha iyi anlıyorum, çünkü hiçbir şey yapamamanın verdiği sıkıntıyla böyle davranıyordu. Otuz yıl çalıştığı fabrika bir zamanlar sadece iki tane binaydı. Şimdi koskocaman bir şehir oldu. Fabrikalar insanlar çalıştıkça gelişir ve çoğalır ama insanlar çalıştıkça ölürler...
-Yasak kitaplar okuyorum anne. Devletimiz bu kitapların okunmasını yasakladı; çünkü bu kitaplarda, halkın gerçekleri yazıyor. Halk eğer bu gerçeklerin farkına varırsa, devlet onu idare edemez. Bu kitaplar gizli gizli basılır. Eğer bende bu kitapların olduğunu bilseler, hemen hapse tıkarlar. Yani kendi gerçeğini öğrenmek isteyen birini hapse atarlar anne, anladın mı?
Çocuk doğurmak çok zordur ama insanlara iyiliği öğretmek, çocuk doğurmaktan daha zordur.
-Kime sorarsanız sorun, dünyadaki bütün insanlar ömürleri boyunca mutlaka hakarete uğramıştır. Ama ben o kadar hakarete uğradım ki, artık kızmaktan da bıktım. Bana hakaret edenlere karşı ne yapabilirim ki! Hakarete karşı kendimi savunsam vakit kaybetmiş olurum. Hayat böyledir. Önceleri kızardım bu davranış sahiplerine... Fakat sonra kendi kendime, bana hakaret edenlerin de bir gün mutlaka hakaret görmüş olabileceğini düşündüm ve rahatladım. Herkes, komşusunun gelip ilkönce kendisini dövmesinden korktuğu için, önce komşusunu döver... Anlıyorsun değil mi anneciğim?
İnsanların ruhunu öldürüyorlar anne. İşte asıl cinayet bu. Hem de utanılacak bir cinayet... Birtakım silahlar çıkartıyorlar, insanları öldürüyorlar ve bunu yapanlara devlet diyorlar. Evlerine, sosyal statülerine, paralarına hiçbir zarar gelmesin diye, garip insanları harcıyorlar. Anlıyorsun beni değil mi anne? Halkın ruhunu kurutuyorlar ve hiçbir işe yaramaz hâle getiriyorlar.
Dünyada birçok insan topluluğunun olduğunu söylüyorlar. Bunlardan bir kısmı Almanlar, bir kısmı Yahudiler, bir kısmı İngilizler, Fransızlar, İtalyanlar, Tatarlar diye ayrılıyor. Ben bunlara inanmıyorum. Benim gözümde iki çeşit halk vardır. Çünkü yeryüzünde iki çift halk vardır. Bunlara zenginler ve fakirler denir. Bu iki grup hiçbir zaman anlaşamazlar. Giyim kuşamları, konuşmaları da birbirine benzemez. Büyük olarak bildiğimiz insanların da fakir insanlara nasıl davrandıklarını gördükçe canımız iyice sıkılıyor.
İnsanları yok ediyorlar, biliyor musunuz? Çalıştırarak yok ediyorlar. Ya hapishane köşelerinde veya fabrikalarda... Ben bir zamanlar Nefedof ?un fabrikasında çalışmıştım. Buna çalışmak denemezdi ve âdeta bir kaleye hapsedilmiştim. Patron, bir şarkıcı kıza altın vazo hediye etmişti. İşte bu beni çok yaraladı. Yani bütün emeğimiz ve gücümüz böyle vazolar alınıp hediye edilsin diye kullanılıyor, biliyor musunuz?
İnsanların kötü yaşadıklarını biliyorsunuz. Daha nice insanlar var yeryüzünde sizden daha yetenekli ama affedersiniz, hayvanlar gibi yaşıyorlar. Kazandıklarıyla övünüyorlar. Hayatta her şey para kazanmak kadar ve onu harcamak kadar basit mi sizce? Çocuklarına da aynı yolda yürümeleri için baskı yaparlar. Kendileri gibi hayvan yetiştirirler yani. Çocuklar da durmaz sürekli midelerini doldurmak için çalışırlar. Ruhları ne bir zevk, ne bir sevinç duyar. ........ Kanunlar da haince yapılmıştır. Halkın başına memur diye eli sopalı insanlan koymuşlar. Memurlara herkesi bu kanunlara uydurma emri vermişler. Bunu sağlarlarsa halkın kanını emebileceklerinin hesabını yapmışlardır. Siz de tam bunun tersine, kendine konulan zincirleri kırmak için çabalayan birisiniz ve bununla övünmelisiniz.
Cemil Meriç
Mehmed Uzun
Franz Kafka
Ursula K. Le Guin
Wilhelm Reich
H. G. Wells
Paul Lafargue
İvan Aleksandroviç Gonçarov
Hüsnü Arkan
William Golding