Domuzlara düşman kesilmiştik, nefret ediyorduk onlardan. Çünkü biz işçilerden çok daha rahat yaşıyorlardı. Patrondan başka hepimiz için domuzlar insanı çileden çıkaran bunca aşağılanmaların, tiksinti ve kaygıların simgesi ve kaynağıydılar.
Yeryüzünde hayat, kolay şey değildi, gökyüzünden hoşlanıyordum ben. Kimi zaman, yaz geceleri, kendimi kırlara atıyor ve sırtüstü yatarak gökyüzünü seyre dalıyordurn. Sanki her yıldız, yüreğimi altın ışıklarla aydınlatıyor, beni beni nura boğuyordu. Tüm oğulları gibi ben de bağlıydım evren anaya. Dünya ile birlikte dev bir çalgının telleri arasındaymışcasına, yıldızların ortasında geziniyordum. Yeryüzü hayatının o gece müziği, o büyülü sesi beni büyük bir mutluluğa boğan yaşama sevincinin şarkısını söylüyordu. Bu iyilik ve huzur saatlerinde ruhum dünya ile kaynaştığı zaman, yüreğimi günlük yaşantının tüm kirlerinden, kötülüklerinden arındırıyordu.
Dostum, her şeyi kayıtsızlıkla karşılamalı, felsefeyi dert edinmemeli ve kendine hiçbir soru sormamalısın... Felsefe yapmak, her zaman aptalca bir şeydir. Üstelik sarhoş bir kafayla felsefe yapmak, bundan daha da beterdir...
Tüm yaşantım boşunaymış; işte bu yüzden yaşamdan nefret ediyorum ve ona karşı ilgisisizim.
«Bırak her şey cehenneme olabildiğince çabuk gitsin. Eğer dünya birdenbire yarılsa, ya da her şey yansa, şöyle ya da böyle mahvolsa, memnun olacağımdan eminim... Tabii her şeyin mahvolduğunu görebilmek için en sona ben kalmalıyım...»
Ben, ben bir zamanlar insandım... Şimdi atılmış bir kimseyim... Yani hiçbir zorunluluğum yok. Yani herkesin üstüne tükürmekte özgürüm. Şimdiki yaşantımın özelliği; geçmişin yadsınması anlamına gelmektedir.. iyi beslenmiş, iyi giyimli ve sırf beslenmeyle giyinme konusunda onlardan daha aşağı olduğum için bana yukarıdan bakan tüm insanlarla tüm ilişkilerimin kesilmesi anlamına gelmektedir. Kendimde yeni bir şey geliştirmeliyim, anlıyor musun?..
Aç kalmamak için, on beş yirmi kapik kazanmanın pek zor olmadığı Volga kıyısındaki iskelelere gidiyordum. Orada, hamalların, yalınayakların, serserilerin arasında kendimi kızgın kömürlerin arasına sokulmuş bir demir parçası gibi hissediyordum. Her geçen gün, içimde yeni acı ve yakıcı izlenimler doğuruyordu. Orada dizginsiz hırsları, hayvanca içgüdüleri olan insanlar bir girdap içinde dönüp duruyorlardı. Hayata karşı duydukları kini, dünyaya karşı takındıkları düşmanca ve alaycı tutumu ve kendilerini bile önemsemeyişlerini seviyordum bu insanların. Şimdiye kadar sürdürdüğüm hayat beni onlara doğru çekiyor ve içimde bunların yıpratıcı ortamına dalmak arzusu uyandırıyordu. Bret Harte ve okuduğum bir yığın ?bulvar? romanı benim bu ilgimi iyice arttırıyordu.
? Beni üzen, düşündüren para değil kardeş, beni düşündüren, kaygılandıran yaşamım! Yaşamım! ?
Politika kavramından değişik şeyler anlaşılır. Kimi bütün arsa ve toprakların köylülere verilmesini istiyor; kimileri, hayır, bütün fabrikalar işçinin, diyor; üçüncüler de şunu istiyor: Her şeyi bize verin. Bizler eşit paylaşmayı gerçekleştiririzl Ama hepsi insanların rahatlığı için uğraşıyor. ''Ya bizler gibi insancıkların hali nasıl?'' ?Politikanın küçük insancıklarla uğraştığı yok!»
Ben pek çok insan tanıdım! Nice insanın acısına tanık oldum! İnsanlar acıyı seviyor, ama sevinci daha da çok severler. Bütün yüreğimle sana bir şey söylemek isterim: Rus halkı iyi bir halktır. Gerçi henüz kültürsüzdür, ırgattır ve derin umutsuzluk içindedir, ama iyi, sağlıklı ve yetenekli bir halktır. Ona dikkatlice bak, seveceksin!
Dean R. Koontz
Semih Gümüş
Sinan Akyüz
Jack Canfield
Halil Cibran
Nahid Sırrı Örik
Ali Kırca
Hermann Hesse
Arthur Schopenhauer
Muhyiddin İbn Arabi (Ebû Bekir Muhammed b. Ali)