Kalbimde sıkıntılı bir huzur var ve dinginliğim tamamen kaderime razı olmamdan kaynaklanıyor
Sıradan insan için, hissetmek yaşamaktır, yaşamayı bilmektir. Ben ise, yaşamak düşünmektir, derim; hissetmek ise düşünmeyi beslemekten başka bir işe yaramaz.
Benim bütün silahlarım müzik, ay ışığı ve düşlerdir. Ne var ki müzik deyince sadece çalınan müzik değil, sonsuza dek çalınmadan kalacak müzik de anlaşılmalıdır. Ay ışığı derken, sadece aydan gelen ve ağaçların gölgelerini uzatan ışıktan söz edildiği sanılmamalıdır; güneşin dışladığı ve nesnelerin aldatıcı görünümlerini güpegündüz karartan başka bir ay ışığı da vardır. Her zaman kendisi olarak kalan tek şey düşlerdir. Onlar bizim, içinde doğduğumuz, her zaman doğal ve kendimiz kaldığımız o parçamızdır.
Benim Şeytan olduğumu hatırlayalım. Öyleyse şeytani olalım.Düşünüzde beni kaçkezgördünüz?? ?Bildiğim kadarıyla hiç,? diye yanıtladı Maria, gülümseyerek ve kocaman açılmış gözlerle bakarak. "Masallardaki yakışıklı Prens'i, Mükemmel Erkeği, yorulmak bilmez aşığı hiç düşünmediniz mi?
Benim Şeytan olduğumu hatırlayalım. Öyleyse şeytani olalım.Düşünüzde beni kaç kez gördünüz?? ?Bildiğim kadarıyla hiç,? diye yanıtladı Maria, gülümseyerek ve kocaman açılmış gözlerle bakarak. "Masallardaki yakışıklı Prens'i, Mükemmel Erkeği, yorulmak bilmez aşığı hiç düşünmediniz mi?...
...aynada kendini gördüğünde kendini iyi hissetmen kendini kandırman: Sen değilsin, benim. Eşyaları güzelleştiren tüm kurdeleleri güzelce bağlayan, eşyaları süsleyen renkleri seçen benim. Zaman aralıklarını ve arada kalan her şeyin, yaşamdan yaşam olmayan şeylerin mutlak efendisi olan ben, yurtluğumu ve imparatorluğumu, var olmaya değmeyen tüm şeylerden yaratırım. Gece, nasıl benim krallığımsa, düş de yurtluğumdur. Ne ağırlığı, ne de ölüsü olan şey benim. *... dedi Şeytan
Kocaman parkları ya da geniş çayırları seyrederken anlamam ilkbaharın geldiğini. Ben baharı, şehrin küçük bir meydanında, üç beş cılız ağaçta yakalarım; yeşillikler hoş bir hüzün gibi neşeli, güzel bir hediyeye benzemiştir.
Ak usulca ey hissedilmeyen hayat, unutkan ağaçların altında süzülen, sessizlik akıtan nehir! Ak okşarcasına kimselerin bilmediği ruh, eğilmiş uzun dallar ardındaki görünmez mırıltı! Ak gereksizce, ak mantıksızca hiç bir şeyin bilincinde olmayan bilinç, uzakta, yaprakların kucağında parlayan belirsiz ışık, nereden gelip nereye gittiği bilinmeyen bilinç! Ak ve beni de bırak ki unutayım!
Neyse ki aşağı düşmüş panjurların arasından, pencerenin soğuk camlarından giren, incecik, soluk ve hüzünlü bir ışık ufkun karanlığını silmeye başladı. Neyse ki doğacak olan şey, gün. Huzursuzluğun yorgunluğu içinde adeta huzurlu hissediyorum kendimi. Şehrin göbeğinde saçma bir horoz ötüyor. Kurşuni mor bir gün, belirsiz uykuma doğuyor.
Kendimi bulursam kaybediyorum, inanırsam şüphe duyuyorum, eğer zaten elde etmişsem sahip olmuyorum. Gezinir gibi uyuyorum, ama uyanığım. Uyurmuş gibi uyanıyorum ve kendime ait değilim. Hayat nihayetinde upuzun bir uykusuzluktur, düşündüğümüz ve yaptığımız her şey, onu bölen, ayıltıcı sıçramalardır.
İnci Aral
Halide Edib Adıvar
Ceyhun Yılmaz
Nurdan Gürbilek
Patrick Rothfuss
Sadık Yalsızuçanlar
Kostas Mourselas
Ahmet Ümit
Etgar Keret
Ümit Yaşar Oğuzcan