Sanat, hayatın inkarı değil midir? Bir heykel, ölümü çürümez bir maddeye hapsetmek üzere şekillendirilmiş, ölü bir bedendir.
İdeali, bir fıskiyenin uyduruk hareketiyle yetinmek olabilirdi - yükselip aynı yere düşmek, hiçbir yararı kalmamış güneşin altında, düş görenler düşünde nehirler görsün, dalgınca gülümsesin diye, gecenin sessizliğinde rastgele gürültü çıkaran, anlık bir parıltı olmak.
Özlediğim hiçbir şey yok. Hayatım acıyor. Bulunduğum yer acıyor, kendimi bulabileceğimi düşündüğüm yer çoktandır acıyor.
Ey üzgün yüreğim, tanrılar dilesin de Kader'in bir anlamı olsun! Ya da daha iyisi, Kader dilesin de tanrıların bir anlamı olsun!
Sanat, hissettiklerimizi başkalarına hissettirmek, kişiliğimizi özgürleşmek için özgün bir yol gibi sunarak onları kendilerinden kurtarmak üzerine kuruludur.
Sanat başkalarına ne kadar benzediğimizi onlara iletmektir, o benzerlik olmadan ne iletişimin bir yolu bulunur, ne de zaten buna ihtiyaç duyulur.
Karamsar değilim, hüzünlüyüm
Çok düş kurdum ben. Bunca düş kurmuş olmaktan yorgunum, ama düş kurmanın kendisinden yorul değilim kesinlikle. Kimse yorulmaz düşten, çünkü düş unutmaktır ve unutmak üstümüzde ağırlık yapmaz; uyanık uyuduğumuz, rüyasız bir uykudur unutmak.
İman, eylemin içgüdüsüdür.
Her şey başkalarına ait, onlara sahip olamamanın hüznü hariç.
Alper Canıgüz
Doğuş Kökarttı
Yunus Emre
Fyodor Mihailoviç Dostoyevski
Ayfer Tunç
Mehmet Eroğlu
Chris Cleave
Ernest Hemingway
Jodi Meadows
Susanna Tamaro