- "Salih bir süre gözlerini bomboş kalmış,dümdüz denizden ayıramadı.Sonra yoruldu,martılara bakmaya başladı.Ondan da bıktı,canı sıkıldı,içi bir boşlukla büyüdü,kalktı,kıyı boyunca,suların ucuna basa basa Kumtepeye doğru yürüdü."
- "Kumlar dalga dalga,damar damar,çok budaklı bir tahta gibi işlenmiştiler."
- "Ölüm neydi,ölüm nerdeydi? Nasıl bir şeydi? Şu denizde durmadan oynayan,batıp çıkan kuş,nasıl böyle ölmüştü? Ölüm neydi,nereden geliyordu,var olan bir şey miydi?"
- "Salih üşüyen,titreyen martı yavrusunu gömleğinin eteğini sardı.Martı yavrusunun gözleri güzeldi.Uzun bir süre de onun gözlerine daldı.Sonra birden kendisine geldi,o öyle durmuş seyrederken nerdeyse fıkara yavru ölecekti."
- "Deniz uzaklara gidiyor,durmadan,yunmuş arınmış.Ocaklı ada hemen şimdi denizden fırlayıp çıkmış gibiydi."
- "Salih on birine basıyordu. İnce çeneli,kocaman mavi gözlüydü.Gözleri hep,hiç kırpılmamış gibi öyle açık açık duruyordu.İnce,uzun,zayıftı."
- "Salih kendini bildi bileli seyrediyordu.Al gözüm seyreyle dünyayı demiş,yola çıkmıştı."
- "Senin adın,Al Gözüm Seyreyle Salih olsun,"
- "Salih şu Zeytin adasındaki kayanın kovuğunda balıkçıları durmadan bir yıl mı,iki yıl mı ne seyretti de ancak sonunda,oda zar zor Temel Reis onu görebildi.O da Salih Temel Reis onu görebilsin diye neler neler yapmadı."
- Ali: Üşüdüm Döne dedi. Bak çocuk da büzüşmüş. Yaksana şu ateşi... Döne, boş boş ocağa baktı: Sönmüş mü? dedi. Hiç farkında olmamışım. Ocağa odun attı, tutuşturdu Döne: Bu gavur Abdiyi... Abdi lafını duyunca, Memedin gözlerine o ışık gene geldi, oturdu. Ali: vuranın, dedi, eli nurlanır. Doğru Cennete gider. Babası bunun gibi değildi. Köylüyü de düşünürdü. Aliden sonra, birkaç köylü daha yiyecek getirdi. Döneye. Bunu, Abdinin tüyü bile duymadı. - İnce Memed 1