- Perikles Karagüloğlu, denize yansımış gölgesini de gördü pul pul menevişlenen denizin üstünde. s64
- Hey kardeşler, hey dostlar, yolda belde, tavlada tarlada, kırda ovada durup da bizi dinleyenler, okuyanlar, dünyanın kaç bucak olduğunu soranlar, bilenler, hey yedi iklim dört bucağı gezenler, size bir destanımız var. İnsanoğlu şu dünyada neyi arar, arasa arasa dostluğu, kardeşliği arar, sözü çok uzatmak neye yarar...
- "İşte gideceğin yer orasıdır. Orasına Çamlıbel derler. Arabistan'dan, Gürcistan, Firengistan, Acemistan ve Hindistan'dan gelen yollar oradan geçer. Bu yolların en önemli geçit yeri orasıdır. Buralar gelen her kervan yalnız ve yalnız oradan geçer. Başka geçit yok. Sen işte bu geçidi tutacaksın. Baç alacaksın. Ta ki Bolu Beyinden çok askerin ola. Tüccarlardan okkalık, çerçilerden ufaklık, bezirganlardan ondalık alacaksın. Bir kervan kesince mutlaka ve mutlaka bir oba donatacaksın. Adının duyulduğu yerde fakir fıkara kalmayacak"
- Bunca sıkıntıdan sonra yatacak bir yerimiz vardı işte. Şu hayat dedikleri de ne güzel şey!
- Sabahları karanlıklardan sonradır.
- Kompartımanın içi taze soğan kokuyordu. İçerde bir bahar havası vardı. Taze soğan, bir zaman gelir taze toprak, bir zaman gelir bahar kokar...
- İstanbul güzel şehir, alımlı şehir, İstanbul'un bir havasına, tadına giren bir daha onun havasından, tadından çıkamaz.
- Çöplükler, şehirlerin tıpı tıpına aynasıdır. Bir şehir pisse, aşağılıksa, kalleşse, acımasızsa o şehrin çöplükleri bin misli daha pis kokar. Leş gibi...
- Taze ekin, güneşli ekin kokusu başkadır. Günlerce adamın genzinde kalır. Nereye gidersen git, seni taze bir ekin kokusu yeşil yeşil kovalar.
- Bir kimseden mi kaçıyorsun, bir düşman mı bekliyorsun, koy kulağını toprağa dinle. Karşı, uzak tepenin arkasından giden atın nal seslerini yanındaymış gibi duyarsın.