- "Cenneti istemem, bana ana baba yurdumu verin."
- Sonra bir gün usulca vardılar Kel Hamzanın kilerinin kapısını açtılar. Hamzanın karıları hiç ağızlarını açmadan uzaktan kileri açan köylüleri, oralı değilmişcene seyredip durdular. Kiler hızman hızman yağ, bal, pekmez, sandık sandık kuru üzüm, badem, ceviz, incir, kuru dut, armut, elma kurularıyla, balkabaklarıyla ağzına kadar doluydu. Bütün köyün gözünün önünde kileri, hiçbir sızıltıya meydan vermeden kardeşçe paylaştılar. Bir pay da Hamzanın karılarına ayırıp, "Alın bu da sizin payınız," dediler. Sonra da, kiler paylaşmasından uzun bir süre sonra da Hamzanın evinin önüne yığılıp karılarından paraları istediler. Kadınlardan birisi ağzına kadar basa basa doldurulmuş bir torbayı getirdi onlara verdi. Oturup onu da kardeşcene pay ettiler. Bir pay da Hamzanın karılarına verdiler. Sonra herkes Kel Hamzanın bir çoğunu satamadığı, atını, eşeğini, keçisini, öküzünü, ineğini gidip Hamzanın evinin kapısından aldı evine getirdi. Sonra yıllardır buğday, arpa, darıyla doldurulmuş ambarları açıp onu da kardeşçe pay ettiler. Bir payını da Hamzanın karılarına verdiler.
- Koca adamların çocukları döğdüğü, ötekilerin de bön bön baktığı bir ulke çürüktür, ölmüştür.
- İnsanlarla oynamamalı. Bir yerleri var, bir ince yerleri, işte oraya değmemeli.
- Hasan hep kayalıkların kokusunu anımsar. Bir de bir geceyi, karanlığı, karanlıkta barut kokusunu... Barut kokusu ovada, toprakta başkadır, gecede kayalıklarda başkadır... (...) Anavarza göğünde kanlı kartallar döner. İyi anımsıyor. Onun her zaman en korkunç anısıdır bu kurşunlu gece, bu yankılar, bu sabah sabah kartalların süzülmeleri.
- "İnsanlık öldü mü ? " dedim. "Yok," dedi, "ölmedi,ölmedi ama,bir şeyler oldu , başka bir yerlerde sıkıştı kaldı herhalde ?"
- "Kuşlar unutkan olurlar,yine gelecekler"
- ''...Mümin mi bunlar,bu öfkeden bastıkları yerleri çatlatanlar,bunlar mı mümin ? Kuşlar da başını alıp gittiler çoktaaan... Şu Taksim alanında birbirlerini ezenler, o kadar insanın içinde haak tu , diye ortalığa tükürük savuranlar , sümkürenler , sümüklerini ağaç gövdelerine sürenler , hasta yüzlüler , vıcık vıcık boyalılar , suratlarından düşen bin parça olanlar , düşman gözlüler ,gülmeyenler , birbirlerine düşmanlar gibi , birbirlerini yiyeceklermiş gibi , birbirlerinin gözlerini oyacak , kuyusunu kazacaklarmış gibi bakanlar , korkanlar , utananlar , bunlar mı , korkanlar , ben ben , ben ,diyenler bunlar mı ? Kuşlarda gitti ... Giden kuşlarla . '' syf 39
- "Dünyanın bütün kötülüklerine baş kaldır. Bazen senin iyiliğin başkasının kötülüğüne de olabilir. Kendi iyiliğine de baş kaldır?"
- "Bir türkü duyulur... Gecede başka türlü, gündüzde başka türlüdür. Çocuk söylerse başka tatta, kadın söylerse... Genç söylerse başka türlü olur, yaşlı söylerse... Dağda söylenirse başka, ovada, ormanda, denizde başka türlüdür. Hep ayrı ayrı tattadır. Sabahleyin başka, öğle, ikindin, akşamlayın başkadır.