Öyle anılar var ki gerçek mi yoksa düşünülmüş mü olduklarını çözemiyorum.
Beni öldürdüm. Her insanı öldürmek kanısı ile öldürdüm. BEN BEN MİYİM? BEN HERKES MİYİM? BEN HER ŞEY MİYİM?
Ama ben neredeyim, diye sormadım. Bilmediğim şeyleri sormayı sevmem.
Haykırmak istediğim çok şey var. Büyük kayıplar yıkacak değil bizi. Açıkça birbirimizle konuşamıyorsak ben ağlamak, bağırarak ağlamak için bahçenin yeşillikleri gerisindeki odama geçiyorsam, biliyor musun, ne güzel ağıtlar içinde uyuyakalmak?
Artık giderek dünya insanları bana birer fabrikaürünü gibi görünüyor. Tabii bu çok sert bir yargı. İnsanları tanımadan önce kullanılabilecek bir yargı.
Şimdi neden bu kadar çok sevdiğimi anladım, çünkü kendim ölmüştüm ve yalnızca başkalarının canlılığını algılayabiliyordum.
Bu kadar duyguyu nasıl taşıyacaktım? ... Artık beni benden alsınlar. Atsınlar bir alanın sabah süpürülen, sabah boş şişeleri taşınan bir büyük çöp tenekesine.
Herhangi bir yerde, herhangi bir zamanda yaşamım bitti. Bilmiyorum, nerede, ne zaman. Ve işte o bittiği yerde başladı. Acının sonunda. Acı ile.
Ben bendim. Zaman yaşanmış zamandı. Birkaç yaşanmış gün de eklenmişti bu zamana. Kemerle başlanmıştım. Acılarım vardı, kendi kendimi kemere bağlı olarak iyileştirmek zorundaydım.
Nuto: Neden ağlıyorsun? Kadın: Yaşamı yoğunlaştıran ölümün kendisi değil mi ?
Alparslan Türkeş
Mustafa İslamoğlu
Tom Robbins
İlhan Berk
Arthur Rimbaud
Christy Brown
Sadık Hidayet
H. G. Wells
Hüsnü Arkan
Gayle Forman