??Hatta komünizmin ve sosyalizmin Türk cemiyetiyle alakasız bir sistem olduğunu kabul etmekte Türkçüler de, islamcılar da, Garbcılar da beraberdiler.??
??Hüseyin Cahid gibi doğrudan doğruya Latin harflerinin alınmasını isteyenler, ordu elif besi v.s. gibi yeni şekiller icadına girişenler ve Arap harflerinin tadili düşüncesinden ileriye gitmeyenler vardı. Fakat bunların hepsi, elif be meselesi halledilmedikçe, bizim için öz ve tez bir ilerlemenin imkânsızlığında birleşmişlerdi : ?Gayri Müslim mekteplerde ilim öğrenmek için kullanılan zaman, bizim mekteplerde okuma öğrenmek için geçiriliyordu.?
??2. Türk tarihi ve harsı ? Türk tarihi Osmanlı Devleti?nin kuruluşuyla başlamaz. Ondan evvel büyük bir Türk mazisi ve medeniyeti vardır. Türk milletinin Osmanlılardan çok evvel başlayan tarihlerini, ahlak ve adetlerini, lisan ve edebiyatların, İktisadi vaziyetlerin tetkik etmek lazımdır. Cengiz, Atilla, Timur, Türk dumanlan tarafından yazılmış tarihlerin isnad ettikleri vahşetlerden tenzih edilmelidir. Türk şiirlerinde, masallarında, romanlarında Turanın asli tipleri, çağlayan dereler kenarına, muhteşem ormanlar yanına kurulmuş baba çadırları, üstünde at ve koyun sürüleri otlayan yüksek otlu çayırlarda ecdada kabilelerin yavaş yavaş göçmeleri, bütün mirasları can çekişen ataların elinden teslim alınmış yalınkılıcından ibaret eski Türklerin yenilmez şecaatleri, sonsuz fedakârlıkları canlandırılmalıdır. Kafkasya?da, Volga, kıyılarında, Türkistan?da, İran?da ve diğer bütün Türk illerindeki Türkler arsasında şimdilik bir tarih, dil ve hars beraberliği olduğu kanaati milli vicdanlarda şuurlanmalıdır (P. Risal?in ?Turkler Milli Bir Ruh Arıyorlar? adlı eserinden Türk yurdunun yaptığı tercümenin bir hulasası)??
2. ? Padişahın bir tek zevcesi olarak, cariye istif raş etmeye hakkı olmayacaktır. 3. ? Fes kâmilen defedilip yerine yeni bir serpuş kabul olunacaktır.?? ??GARBCILARIN PROGRAMI
4. Kadının hakları ? Şeriatın emrettiği şeylerin hepsi faydalı, yasak ettiği şeylerin hepsi zararlıdır. Şeriat kadınların kendilerine mahrem olmayan erkeklerden kaçmalarını emrediyor : ?Saçları dahi dâhil olduğu halde vücutlarını ziynetten arî bir şeyle, calibi şehvet olmayacak bir libasla örtmelidirler.? Fakat bu tesettür, kadına hiçbir meşru hakkını kaybettirmez. Kadın da erkek gibi malım istediği kadar tasarruf eder. Namus dairesinde gezmeye gider, eğlenir. Kendi aralarında teşkil ettikleri cemiyetlere giderek konferans verebilir ve dinleyebilir. İptidai, ruşdi ve idadi derecesinde tahsil görebilir. (Fazlasına ev ve analık vazifeleri müsaid değildir.) Şeyhülislam Musa Kazım diyor k i : ?Biz kadınlar okumasınlar demek istemiyoruz. Kadın izdivaçtan sonra arzu ederse vakit buldukça kendi hanesinde ulumu aliyeyi de tahsil edebilir. Bir kadın eğer kudreti varsa bunu da elde edebilir. Şeriatimiz buna mani olmaz, belki teşvik eder,?, ?Fatma Aliye Hanım hazretlerinin dediği gibi tesettüre riayet şartıyla bizde de herhangi bir kadın ticaret edebilir.? (Musa Kazım?ın dini, İçtimai makalelerinden nakil ve hulasa.) 5. Taaddüdü zevcat ? Birkaç kadınla evlenmek tabii zaruretlerdendir. Hayvanlarda da bu hal görülüyor. İslam?dan evvel poligaminin hududu yoktu. İslam dini dörtten fazlasına, cevaz vermedi. Taaddüdü zevcatın faydalan nüfusu çoğaltmaktan başlar. Zevceleri hasta olan kimseleri fuhuş yoluna sapmaktan korur. Evde kocayan ihtiyar kızları, dulları erkeksizlikten kurtarır. ?İşte görülüyor ki tesettürü nisyan meselesi gibi taaddüdü zevcat meselesinde dahi mugayiri insaniyet ve medeniyet bir şey yoktur. ? (Musa Kazım?ın dini İçtimai makaleleri ve Hacı Zihninin (Kitabulmunakehat velmuferekatı).?? ??İSLAMCILARIN PROGRAMI
??Ecnebi mekteplerinde muallimlik ve müdürlük eden adamlardan çoğunun ?resmi Usan olan? Türkçeyi bilmediklerini gören İttihad ve Terakki hükümeti; 1914 senesinde buna mani olmak için bazı kararlar vermişti. 1915 senesinde bütün ecnebi müesseselerde Türkçenin kullanılmasını mecburi bir hale sokan ilk kanunu çıkardı. Bunun üzerine ?Anadolu Osmanlı Demiryolları şirketi? memurlarına Türkçe öğretmek için üç sınıflı bir dil dershanesi açmıştı. Türk mekteplerinde edebiyat programları da değiştiriliyor, milli edebiyata daha geniş bir yer veriliyordu.??
??Fakat Enver, daha ziyade İslamlaşma hareketinin başında görünüyor ve İslam âleminde nüfuz sahibi olmaya uğraşıyordu. Siyasi ve askeri zaruretlerle ?cihadı mukaddes ? ilanına kadar gittiği halde, Sancak-ı Şerifin İngiliz tanklarıyla mücadelesinde, İslamcıların tevehhüm ettikleri manevi tesire sahib olmadığını gördü. Gene de Merkez kumandanlığı, kadınların kıyafetlerine, alenen oruç bozanlara karışıyor, inzibat zabitleri, sokaklarda şeriatın bekçileri gibi dolaşıyorlardı.??
??Rus ihtilali üzerine İstanbul?a gelen Kırımlıları İstanbul Türk Ocağı?nda selamlayan Hamdullah Suphi bu hülyayı böyle hülasa ediyordu : «Harpten evvel hiçbir içtima günümüz yokta ki Kafkasya?dan, Kırım?dan, Kazan?dan, Türkistan?dan, kendi âlemimizin muhtelif köşelerinden gelmiş kardeşler burada bizimle beraber aynı düşüncenin ufkuna, heyecanına dalmasınlar. Ocağın birçok meşhur günleri oldu. Onlar arasında, biri İsmail Gasprenski?nin günüdür. Şimal topraklarında yaşayan milyonlarca Türk?ü kendi benliğine vâsıl eden, kurtaran bu aziz ve kutsî babamız, ayrılmadan evvel kulaklarımıza asla unutmayacağımız bir söz fısıldamıştı: «Bazı düşünceler vardır ki o bize yasaktır, demişti, onlar bizden sonraki nesillere bırakalım. Biz manevî birliği yapalım, dilleri birleştirelim, siyasî birliği başkaları düşünsünler.» Bu söz Ocağın eskiden beri akide olarak kabul ettiği bir düsturdur. Ve biz ona sadık kaldık. Biz yalnız bir şey istiyoruz. Dil birliğiyle vicdan birliği. Uzak yakın bütün Türklerin kalpleri aynı duygularla çarpsın, zihinleri ayni birlik hülyasına dalsın. Biz bu hülyadan başka bir şey düşünmüyoruz.??
??Ankara Türk milliyetçiliğini temsil ediyordu. Kurtuluş hareketinin bütün sıfatları ve tabirleri buna delalettir : ?Milli Mücadele?, ?Milli İstiklal?, ?Milli Hareket?, ?Milli Zafer?, ?Büyük Millet Meclisi?, ?Hâkimiyeti Milliye ?, ?Kuvayi milliye?, Kurtuluş davasının lügatinde bu milli kelimesi yalnız ?millete mensub* millet için, millet uğruna? manasına gelmez; eksiksiz, katıksız, pürüzsüz, İmparatorluk Türkçülerinin yapmak istedikleri telifçilik gayretine yabancı, tam bir milliyetçilik mefhumunun bütün manalarını içine alır. Atatürk, Samsun?a ayak bastığı günden başlayarak, bütün nutuklarda, Türk milletinin kurtuluşuna, dirilişine, atılışına ve yükselişine ait prensipleri teker teker çizerken, her defasında ve daima ?millet?, ?iradei milliye?, ?milli hâkimiyet?, ?vicdanı milli ? ?milliyet? ve ?milliyetçilik? mefhumları, imparatorluk enkazı üstüne kurmak istediği yeni cemiyetin temel direkleri halinde kullandı. 923 senesinin martında, Konya Türk Ocağı?nda, milliyet fikrinin canlılığını şöyle izah etmiştir : ?Bir milliyet prensibi vardır, bir de onu inhilale (dağılmaya) sevk etmek isteyen nazariyat vardır. Lakin milliyet nazariyesini, milliyet fikrini, milletlerdeki milliyet mefkûresini inhilal ettirmeye çalışan nazariyelerin dünya üzerinde kabiliyeti tatbikiye? bulunamamıştır. Çünkü tarih, vukuat, hadisat ve muşahedat, insanlar ve milletler arasında hep milliyetin hâkim olduğunu göstermiştir. Ve milliyet prensibi aleyhindeki büyük mikyasta fili tecrübelere rağmen, gene milliyet hissinin öldürülemediği ve onun gene yaşadığı görülmektedir. (Hâkimiyeti Milliye gazetesi. 26 Mart 923. No. 773).??
??Kurtuluş harbinde din ve milliyet fikirlerinin birbirinden ayrılmadığını, ?merkezleri bir ve iç içe konmuş iki daire gibi? birbirine yapıştığını söyleyenlerimiz ve yazanlarımız oldu. O devirde milli heyecana dini heyecanın da karıştığına şüphe edilemez. Fakat bu, İslamcılık ve şeriatçılık akidesinden doğma, klerikal bir zihniyetin mahsulü değildi; sadece, fercileri birbirine bağlayan bütün alakaların kuvvetlendirilmesi şart olan bir mücadele devresinde milli duyguyu perçinleyen bir bağdı. Hatta o zamanın dini duyguları bile nasyonalistti. Milli Mücadeleden evvel ?millet? ve hele ?ırk? fikirlerine pek yabancı görünen ümmetçi Mehmet Akif, İstiklal marşında, ?ırk? ve ?millet? kelimelerini birkaç kere tekrar eder : ?O benim milletimin yıldızıdır.?, ?O benim milletimindir ancak?, ?Hakkıdır, hakka tapan milletimin istiklal? - ?Kahraman ırkıma bir gül? - ?Edebiyen sana yok, ırkıma yok İzmihlal?.??
Charlotte Bronte
Aslı Erdoğan
Elif Şafak
Milan Kundera
Anne Rice
İskender Öksüz
Bediüzzaman Said-i Nursi
Nazım Hikmet Ran
Necip Fazıl Kısakürek
Emine Şenlikoğlu