4. Kadının hakları ? Şeriatın emrettiği şeylerin hepsi faydalı, yasak ettiği şeylerin hepsi zararlıdır. Şeriat kadınların kendilerine mahrem olmayan erkeklerden kaçmalarını emrediyor : ?Saçları dahi dâhil olduğu halde vücutlarını ziynetten arî bir şeyle, calibi şehvet olmayacak bir libasla örtmelidirler.? Fakat bu tesettür, kadına hiçbir meşru hakkını kaybettirmez. Kadın da erkek gibi malım istediği kadar tasarruf eder. Namus dairesinde gezmeye gider, eğlenir. Kendi aralarında teşkil ettikleri cemiyetlere giderek konferans verebilir ve dinleyebilir. İptidai, ruşdi ve idadi derecesinde tahsil görebilir. (Fazlasına ev ve analık vazifeleri müsaid değildir.) Şeyhülislam Musa Kazım diyor k i : ?Biz kadınlar okumasınlar demek istemiyoruz. Kadın izdivaçtan sonra arzu ederse vakit buldukça kendi hanesinde ulumu aliyeyi de tahsil edebilir. Bir kadın eğer kudreti varsa bunu da elde edebilir. Şeriatimiz buna mani olmaz, belki teşvik eder,?, ?Fatma Aliye Hanım hazretlerinin dediği gibi tesettüre riayet şartıyla bizde de herhangi bir kadın ticaret edebilir.? (Musa Kazım?ın dini, İçtimai makalelerinden nakil ve hulasa.) 5. Taaddüdü zevcat ? Birkaç kadınla evlenmek tabii zaruretlerdendir. Hayvanlarda da bu hal görülüyor. İslam?dan evvel poligaminin hududu yoktu. İslam dini dörtten fazlasına, cevaz vermedi. Taaddüdü zevcatın faydalan nüfusu çoğaltmaktan başlar. Zevceleri hasta olan kimseleri fuhuş yoluna sapmaktan korur. Evde kocayan ihtiyar kızları, dulları erkeksizlikten kurtarır. ?İşte görülüyor ki tesettürü nisyan meselesi gibi taaddüdü zevcat meselesinde dahi mugayiri insaniyet ve medeniyet bir şey yoktur. ? (Musa Kazım?ın dini İçtimai makaleleri ve Hacı Zihninin (Kitabulmunakehat velmuferekatı).?? ??İSLAMCILARIN PROGRAMI
Diğer Peyami Safa Sözleri ve Alıntıları
Bir aralık etrafına ve insanların yüzlerine baktı. Tramvayda hiç kimse gülümsemiyordu. Hepsinde yük taşıyan insanların yorgunluğu ve bezginliği var. Tramvay onları bir tarafa götürmese, hepsi oldukları yerde senelerce kalacaklarmış gibi ezik ve bitik, hepsinde bir bedbinlik. En küçük sebeplerle kavgaya bahane arıyorlar.
Ah, insanlar niçin her şeyi anlayamıyorlar? Beş dakika, on dakika, yarım saat kendilerini unutsalar, kendilerini karşılarındakinin yerine koysalar tam onun gibi -fakat hiç eksiksiz ve tam- onun gibi duysalar, her şey ne kadar yerli yerinde olacak. Hayır! İllâ ki zıddiyetler, öfkeler, yanlış anlaşmalar, kıskançlıklar, inatlar, şüpheler, hâkim olmak arzuları...
Büyük bir hastalık geçirmeyenler, her şeyi anladıklarını iddia edemezler.
Zaman yürümüyor, dakikalar korkunç bir sıkıntı içinde uzuyorlar, hatta dağılıyor, birikmiyor, toplanmıyor ve bir çeyrek saat olamıyorlar.
Denizde, dalgalar arasında boğulacağını anladıktan sonra hiçbir hareket yapmayarak kendilerini suya salıverenler ve felaketi bir an evvel isteyenler gibi kendimi bırakmıştım. Bir şey ümit etmemenin rahatlığından başka barınacak ruhi bir köşem kalmamıştı.
Artık hiçbir şey tahmin edemiyor, hiçbir şey beklemiyordum.
Uyuyamadım, ağrılarım arttı, fakat ruhi azabıma nispetle çok asil, sade ve saf olan et ıstırabımı o gece sevdim.
Ben belki teselli edilmeye muhtacım, fakat bunu istemiyorum, anladın mı? Ben yalan söylenmesini istemiyorum. Hem bu ne budalaca teselli! Aldandığımı anladıktan sonra daha fazla sıkılmayacak mıyım?
Bazen etrafımızda o kadar esrarlı bir hadise olur ki ince teferruatına kadar bunu sezeriz, fakat hiçbir şey idrak etmeyiz; ruhumuzun içinde ikinci bir ruh her şeyi anlar, fakat bize anlatmaz, böyle korkunç işaretlerle bizi muammanın derinliklerine atar ve boğar.
Havuzda yıldızların aksine bakıyoruz; fakat aynı şeyi hissettiğimizden emin olmamak azabı içindeyim.
... ağaçların bile sıhhatine imrenerek yürürdüm.
Nil Gün
Jean de la Fontaine
Hermann Broch
Abdurrahim Karakoç
Thomas Harris
Salah Birsel
Cemil Meriç
Arif Nihat Asya
Alphonse Daudet
Mark Twain